Pozitif ve Negatif Enerjiler
Bulunduğumuz çevrenin, ortamın, birlikte olduğunuz insanların
enerjimizi yani bizi nasıl etkilediğini fark etmişsinizdir !
Bu yazıyı okuyunca, psişik korunma ile ilgili pek çok sorunuza
yanıt bulduğunuzu fark edecek ve rahatlayacaksınız…
Çevremizin ve insanların
enerji dengelerimizi nasıl etkilediğini fark
etmişsek enerjimizi korumak için birlikte çareler arayabilir
ve kendi kendimizin şifacısı olabiliriz. Öncelikle şunu
belirtmekte yarar var. İçinde yaşadığımız oda, ev, mahalle,
işyeri ve benzeri mekanlardan, birlikte olduğumuz insanlara
kadar, dışımızda bulunan hemen her şeyden etkileniyoruz.
Üstelik bu etkiler hiç de küçümsenmeyecek boyutlarda olup kimi
zaman sempati, kimi zaman antipati biçiminde şuurumuza
yansıyor. Yani çok sevinçli bir halde iken birdenbire üzgün ve
umutsuz bir hale geçmemiz mümkün. İlk yapacağımız şey çevre
etkilerini önemsemek olmalı. Bu uyumsuz enerjileri o an için
biz üretmemiş isek bunu dışarıdan almış olabiliriz.
Evimizin
renginden içindeki eşyalara ve yerleşim düzenine kadar her
şey bizi öyle bir etkiliyor ki, ya rahat hissediyoruz
kendimizi ya da rahatsız oluyoruz ve bunu mantığımızla da her
zaman ölçemiyoruz. Bu konuda destek ve yardım almak mümkün!
Nasıl mı? İçinde yaşadığımız ortama astrangement uygulatarak…
ASTRANGEMENT
yaşam alanlarının gökyüzü ve kendi enerjilerimizle uyumlanması
anlamına
geliyor. Astrangement ile sadece görüntüye önem veren bir
güzellik yerine; doğal içsel uyumu, size ait güzelliği
yaşamanıza olanak tanıyacak bir ortam yaratıp, evinizi içinden
çıkmayı hiç istemeyeceğiniz bir yuva; iş yeriniz ise sizi
ulaşmak istediğiniz hedeflere götüren verimli bir ortam haline
dönüştürmenize ve kendinizi huzurlu hissetmenize olanak
sağlayan, bunu yaparken de sizin doğum haritanızın
verilerinden yararlanan bir yeni çağ uygulaması...
Pozitif ya da negatif enerjilere muhatap olmak; insanın
başarısını, sağlığını, ilişkilerini ve aklımıza gelen hemen
bütün her şeyi yani bütünlüğümüzü etkiliyor. Sonra, içinde
yaşadığınız semt ve birlikte olduğunuz insanlardan aldığınız
etkiler sizi biçimliyor, değiştiriyor, rahatlatıyor veya
gerilim içine girmenize neden oluyor.
Biraz duyarlı, biraz kendisiyle ilgili bir insan şöyle
düşünüyor; "Bana neler oluyor, ben böyle değildim" diyor.
Yahut, "Hiçbir neden yokken neden böylesine geriliyorum"
diyebiliyor. Çünkü, düşünerek çözebileceğimiz bir durum yok
ortada. Sadece ve sadece oturduğunuz evden, birlikte olduğunuz
insanlardan, hatta yaşadığınız apartmanda oturan herhangi bir
komşunuzdan bile etkilenebilirsiniz ve bunu düşünerek
bulamazsınız. Sizin bilginizin dışında olan ve bilmenize imkan
olmayan pek çok etki size kadar ulaşıp farklı bir hal
yaşamanıza neden olabilir. Mesela, yan komşunuz ya da üst
katta oturanlar o gün büyük bir gerilim yaşamış, çok üzücü bir
olayın etkisinde kalmış olabilirler ve ailecek büyük bir
gerilim yaşıyor olabilir ve sizin bundan zerre kadar haberiniz
olmayabilir. Siz ise, gayet keyifli bir gün geçirmiş ve
sonrada evinize gelmişsinizdir. Biraz sonra yavaş yavaş
gerildiğinizi, hatta neredeyse patlayacakmış gibi hissetmeye
başlarsınız ve o dakika "Ne oluyor" diye sorabilirsiniz. İşte
bu hal, hiçbir şekilde sizden kaynaklanmadığı halde size
ulaşan etkilerin bir sonucudur ve bunu anlamanız mümkün
değildir. Böyle bir durumda ya dışarı çıkmalı veya bütün
dikkatinizi sevdiğiniz konulara yönelterek dışarıdan gelen
etkilere kendinizi kapatmalısınız.
Bizi
sarıp sarmalayan bütün her şey enerjinizi hem azaltabiliyor,
hem de yükseltebiliyor. Bunu ayırt etmeye, farkına varmaya
başladığınız andan itibaren kendimizi enerji dengelenmesi
açısından gözlemlemeyi öğreniyoruz. Fakat neler olup bittiğini
anlamak pek kolay olmuyor. Biraz çaba biraz emek istiyor
enerjileri dengelemeyi öğrenmek de her konuda olduğu gibi.
Yani yaşamı bütünsel bir tablo olarak ele alırsak, tablodaki
renkler bazen soluyor, bazen son derece parlak ve güçlü
oluyor. Ve sürekli değişiyor. Biçimler değişiyor, anlam
değişiyor ama dikkatli bir gözlemci isek, tablonun
bütünlüğünün anlamını sürdürdüğünü sevinçle
gözlemleyebiliyoruz. Eğer gözlem yeteneğimiz gelişmemişse, ne
yazık ki tabloyu oluşturan formlar ve fiziğe bürünmüş enerji
bedenler olarak bizler bu anlamın bütünlüğünü oluşturduğumuzu
anlamıyor ve boşu boşuna anlam arayışı içine girebiliyoruz,
üzülüyor ve zaman kaybediyoruz. “Benim bütündeki anlamım
nedir?” sorusu en yorucu sorulardan biri ve bu soruyla başa
çıkabilmenin tek yolu, yeni çağ enerjilerine rahat uyumlanmak
için bilgilenmek. Durmadan, bıkmadan, usanmadan… Her gün
yeniden ve yeni baştan…
Enerjimiz azaldığı zaman rengimiz soluyor, biçimimiz
silikleşiyor. Enerjimiz yükseldiği zaman parlamaya ve
belirginleşmeye başlıyoruz. Işıldadığımız zaman kendimizi iyi
hissediyoruz. Fakat bunun nasıl olup da değiştiğini
anlayamıyoruz. Çünkü kendimizi her şeyin dışında hissederken
ve zannederken, bu zan etkisi ile diğer her şeyden
etkilendiğimizi gözden kaçırabiliyoruz.
Bu durum tıpkı bir rengin yanına başka bir renk koyduğumuz
zaman kendini göstermesi veya kaybolmasına benziyor. Baskın
bir rengin yanında zayıf bir renk kaybolurken, birbirine yakın
renkler ise tek bir renkmiş gibi algılanıyor. Zıt renklerin
ise her ikisi birden görünüyor ve dikkat çekici oluyor.
Her
insanı, olayı veya objeyi birer renk olarak düşünecek olursak,
bunların birlikteliği sonucunda ortaya çıkan renk ya da
enerji, hangisi baskınsa o olacaktır. Bu duruma örnek olarak,
yakınlarınızla veya tanıdıklarınızla ilişkilerinizi düşünün.
Örneğin kendinizi düşünün. Biriyle birlikte olduğunuz zaman
kendinizi yorgun, halsiz ve isteksiz hissettiğiniz halde biraz
sonra karşılaştığınız başka biri canlanmanıza neden
olmaktadır. Hatta bu durumu tarif etmek için, "Sen bana iyi
geliyorsun" şeklinde duygunuzu dile getirmişsinizdir. Üstelik
bu durum sadece ilişkilerinizde değil aynı zamanda mekanlarda
da ortaya çıkar. Yani evlerde, işyerlerinde veya herhangi bir
ortamda. İlk
girdiğiniz bir mekanda kendinizi çok iyi hissettiğiniz veya
hemen kalkıp gitme isteği duyduğunuz zamanları hatırlayın.
Hassas enerji beden, etkiyi alıp hemen oradan uzaklaşmak
istemiş olabilir ama biz ne yaparız? Bu doğal içtepiyi ciddiye
almaz ve onu klasik toplumsal kurallar adına sustururuz. “Ayıp
olmasın şimdi, yanlış anlarlar” der, kendi kendimize
şakralarımızın enerji dengelerini bozmalarına izin veririz.
Bütün bunlar farkında olmadan meydana gelmekle birlikte aynı
zamanda içsel olarak kendinize en uygun olanı duygularınız ve
beş duyunun dışına taşan duyularımız yani psi yeteneğimiz
aracılığı ile ihtiyacımız olanı seçmemize de yardımcı
oluyor. Önemli olan duyguları ve duyumları yakalamayı ve
bunlara önem vermeyi öğrenmek.
Kendimiz
için en iyi ve doğru olanı, akıl yürüterek belirleyip yaşamak
yerine duygu ve duyularımıza, halk deyişiyle altıncı hissimize
önem vermeyi öğrenirsek ve aklımızı bu duyumları
değerlendirmek için kullanacak olursak, yaşam enerjinizin
yükseldiğini hissederiz. Çünkü kendi rengimize ve enerji
bedenimize en uygun olanı, bizi gösterecek ve ışığımızın
çevremize yansımasına yardımcı olacak enerjileri seçmemizi
sağlayacak olan, içinizden yükselen bu duyumdur. İçimizin
sesini dinlemek yerine seçimlerimizi sadece akıl yürüterek ve
mantık aracılığı ile yaptığımız zaman sağlık sorunları
yaşamaya başlayabiliriz. Oysa aklımızı duygu ve beş duyunun
dışına taşan duyumlarımız ile birleştirmeyi başardığımız
zaman son derece sağlıklı ve başarılı olabilir, bütünün bir
parçası olduğumuzu daha sık hissedebiliriz.
Bu hissedişlerin kalitesini arttırmak için alternatif tıp
uzmanlarına ve holistik şifacılara göre egzersiz yapmakta
oldukça önemli özellikle enerji beden hekimliğinde,
egzersizler enerjiyi yükseltiyor ve zihni açıyor.
Özellikle
açık havada veya balkonunuzda, hiç olmazsa açık bir cam
karşısında yaptığınız zaman son derece hızlı sonuç alırız.
Kendinizi yükselmiş, dinç ve keyifli hissetme gücünüz artar.
Kan dolaşımınız hızlanıp beyninize daha fazla kan pompalandığı
için zihniniz daha iyi çalışmaya başlar. Açık havada bol
oksijen olduğu için beyniniz daha iyi beslenir. Koşmak ya da
yürüyüş yapmak da zindelik için çok gerekli ama trafiğin
kilitlendiği caddelerde koşmak, insanı gevşeteceğine aksine
insanı daha gergin de yapabilir. Yürüyüş ve egzersiz yapmak
için oksijenin daha fazla olduğu ağaçlık alanlarda korular,
parklar, bahçeler bulabiliriz. Böyle bir yer bulamıyorsak,
odamızın pencerelerini ardına kadar açıp karşısına geçerek de,
egzersizlerimizi tamamlayabiliriz.
Zihnimizin ve yüreğimizin çok karışık olduğu ve karamsar
duygulara kapıldığımız zaman, ki şu sıralarda bu tip ruh
halleri çok revaçta; hem psişik, hem zihinsel, hem de bedensel
açıdan yükselmeye ihtiyaç duyarız. Zihinsel karışıklık
duyguların da karışmasına neden olur ve bunların sonucunda
isteksizlik, yorgunluk ve halsizlik ortaya çıkar.
Halbuki her işin başı sağlık. Şayet sağlıklı olursak, her
türlü sorunun üstesinden gelebilir, her türlü karışıklığa
çözüm bulabiliriz. Bu yüzden her ne olursa olsun, kendimizi ne
derece yorgun ve halsiz hissetsek de canlanmayı istemeliyiz
hem de güçlü bir arzu ile bu düşünceyi yaşama geçirmenin bir
yolunu bulmalıyız. Kaybettiğimiz her an bizim yaşamımızdan
kopup gitmektedir. Doğan güneşin hayat veren ışığının
pencereden içeri girmesi için bütün perdeleri kenara çekin ve
pencereyi ardına kadar açın. Aldığınız solukla birlikte yaşam
enerjisinin içinize dolduğunu hissetmeye çalışın. Dikkatinizi
aydınlanan güne ve sabahın serinliğine odaklayın. Sonra
egzersiz yapmaya başlayın. Aldığınız ilk solukla birlikte
canlanmaya başladığınızı hissedeceksiniz. Hatta neşeli bir
müzik eşliğinde dans edebilir, böylece doğan güneşi
selamladığınızı düşünebilirsiniz. Böylece güneşin hayat veren
canlandırıcı enerjisiyle bütünleşebilirsiniz.
Bu uygulama, halinizi hemen değiştirecek ve kendinizi
enerjik ve istekli hissedeceksiniz. Bunun üstüne ılık bir duş
alın, güzel bir kahvaltı yapın. Şimdi her türlü karışıklığı
çözmeye, sorunlarla boğuşmaya hazırsınız. Ve daha hızlı
gelişmenize katkıda bulunacak özellikle şifa ve enerji bedeni
anlatan kitapları da okumayı da asla ihmal etmeyin!... Basit
gibi görünen bu küçük egzersizler psişik korunma yöntemleri
olarak enerji bedenlerimizin daha ışıklı olmasına ve kendi
kendini korumaya almasına yardım edecektir.
|