Asya kıtasında çölleşme
Bir önceki yazımda iklim
değişikliklerinden söz ettim. Yukarıdaki resimde kırmızı çizgi
ile –3,000 (MÖ. 1,000) yıllarındaki önemli ve hızlı iklim
değişikliği görülüyor. O dönemde iklimde ani ve genel bir
soğuma görülmüş, göller ve dereler donmuş, toprak sertleşip
kuraklaşmıştır. İşte, bu dönem Orta Asya’nın hızlı
bir şekilde çölleşmesi dönemidir. Zaten var olan çöller hızlı
bir şekilde yayılarak o bölgede gelişmiş olan tüm şehirleri
yutmuşlardır. Bunun en güzel kanıtı
Kara Khoto
şehridir. Kara Khoto günümüzde Gobi çölünün ortasında kalmış,
kumlara gömülü bir şehirdir.
Kara Khoto şehrinin bölgesi
Resimde kırmızı renkte Kara Khoto
şehrini gösterdim. Kuzey ile kuzey-batısında Gobi çölü,
doğusunda Moğolistan çölü, güneyinde Tengri çölü ve doğusunda
Ordos çölü vardır. İleri bir medeniyetin merkezi olan Kara
Khoto şehri bu kadar çöl arasına kurulmuş olması akla yakın
değildir. O bölge sularla çevrili mümbit bir ova iken,
iklimdeki değişim sonucu çöllerin ortasında kalmıştır. Kara
sözü
OK-ARA
=>
KARA
şeklinden türer. OK-ARA ise OK boylarının
arasında kalan geniş bölge olmaktadır. Bu alan ise orta
Asyanın hemen hemen tümünü içerir. İklim değişince OK boyları
da o bölgeleri terk etmek zorunda kalmışlardır. Kara Khoto
adı da
KARA-KHUT
=>
KARA KHOTO
şeklinden gelir. KHUT
sözü de bizim halen kullandığımız, Kut, Kutsal, Kutlu
anlamlarını içerir. Demek ki, Kara Khoto =
Kutsal bölge
= Ok'ların kutsal alanı, şehri olmaktadır. Nitekim, o bölgede
Kara Su, Kara Vartak, Kara Teke, Kara Şahr, Kara Hoca
şehirleri bulunmaktadır. Ayrıca Kara Tağ adlı bir dağ da o
bölgededir.
Günümüzde /kara/ sözü hem siyah hem de toprak parçası
olarak anlam değiştirmiştir. Siyah ile olan ilişkisi toprağın
takır haline gelişi ve yeşil rengini kaybedişi ile ilgilidir.
Toprak parçası ile olan ilişkisi ise doğrudan Ok-Ara kök
sözcüklerinden gelmektedir.
Kara Khtoto’nun Çevre Şehirleri
Resimde
Kara Khoto şehrinin eski ve kurumuş bir göl kenarında
bulunduğunu görmekteyiz. Diğer yakın alan içinde ve çölün
kenarındaki şehir adlarına bakalım. Batıda Shazhou =
ŞAH-SU,
Guazhou =
KAZ-SU, Suzhou =
SU-SUZ, güneyde
Ganzhou =
KAN-SU adları hep SU ile ilişkili olmaları
tesadüf olamaz. Demek ki her bir şehir eskiden su kenarında
bulunuyordu. Bunların bir zamanlar geniş bir iç deniz
kıyısında oldukları görüşünü destekleyen diğer veriler Tengri
çölü ile Gobi çölü arasında kalmış olan, kurumuş göl ve
derelerin varlığıdır. Bunları da Kara Khtoto’nun Çevre
Şehirlerini gösteren resimde görmekteyiz. Bu iç denizi
doğudaki Sarı derya veya Siriderya adıyla bilinen, İngilizce
adı Yellow River olan, nehir besliyordu. Çince /su/ sözünün
karşılığı /sui/ olup aynı söz Japonca /öz su, meyve suyu/
olmaktadır. Kara Khoto şehri Tangut imparatorluğunun da
başşehri olmuştur. Tangut adı TAN-KUT kök sözcüklerinin
birleşiminden oluşmuştur. Tan, güneşi ve kut da kutsallığı
ifade eder. Bu halde Tangut =
Kutsal Güneş demektir. Bu ismin de Ön-Türk TENGRİ sözü ile
ilişkisi vardır. Tankutların konuştuğu dil de Güneş dili olup
hem Çince'ye, hem Japonca'ya, hem Moğolca'ya hem de
Türkçe'ye kaynak teşkil etmiştir. Tarihçiler Tankut
imparatorluğunun MS. 900-1200 yılları arasında var olduğunu
söylerler.
(Kaynak: Lost Empire Of the Silk Road,
Mikhail Piotrovsky, 1993)
Oysa ki bu ikinci Tankut krallığı
dönemidir. Asıl Tankut milleti ve kültürü MÖ. 1000 yılları
civarında var olmuş ve büyük kültür eserleri bırakmıştır. O
dönemde Budizm dinini kabul eden Tankut halkı çok güzel
eserler de bırakmışlardır. Zaten MS. 1,000 yıllarında Kara Khoto bölgesi tümüyle çölleşmişti. Bu bakımdan çöl ortasında
bulunan bir şehirde ileri bir kültürün ve sanatın gelişeceğine
inanmak biraz saflık olur. Ama, dedim ya, batılı kazı
bilimciler, dilciler, sanat tarihçileri işlerine gelmeyen
gerçeklere gözlerini kapatırlar. Kara Khoto şehrinin de
ipek yolu üzerinde kurulmuş bir şehir olduğunu söylerler.
Fakat, söz konusu olan ipek yolu, onların sandığı veya
inandırmak istediği, MS.1000 yıllarının ipek yolu değil, MÖ.
1000 yıllarına ait ipek yoludur. MÖ. 1000 yıllarının ipek
yolu Türk boyları tarafından kullanılmış olan batıdaki Ön-Türk
kavimleri ile doğudaki Ön-Türk kavimleri arasında gerçekleşmiş
olan ticaret yoludur. Doğuda (Çin bölgesi) Tankut
imparatorluğundan batı Anadolu’daki Sardes şehrine kadar bu
yol uzanır. Bu yolu da ancak hızlı atlara sahip
Türk-Moğol-Tankut tüccarları aşabiliyorlardı. Onların
güvenliğini de yine Türk asıllı atlı süvariler sağlıyorlardı.
Sonradan bölge çölleşince atların yerini develer almıştır.
Anlayacağınız, deve kervanlarının aslını atlı Asya kervanları
oluşturur. Bu kervan yolu üzerinde birçok merkezler ve
şehirler vardı. Bunlarda biri de, günümüzde kumlara gömülü
durumda olan Loulan kalesidir.
Yukarıdaki
resimde günümüzde Kara Khoto şehrinin kumlar altında kalmış
bugünkü halini görmekteyiz. Gobi çölünün batı kısmında, kumlar
altında kalmış bir diğer şehir de Loulan = ULULAN şehridir.
Günümüzde Loulan Şehri
Resimde bu
şehrin günümüzde kumlar altında kalmış hali görülüyor. Aynı
bölgede Üst-Kan, Üst- Ulagan ve Urba adlı şehirler
bulunmaktadır. Bu isimleri de halen kullandığımız Türkçe ile
anlayabiliyoruz.
|