Trakya bölgesine bir
dönemde yerleşmiş olanların Tur ve Ok boyları olduğunu ,
Trakya sözünün ise Tur- Ok-Öyü
(Tur ve Ok’ların bölgesi) kök sözcüklerinden TUROKYA veya
Trakya şekline dönüştüğünü söyledim.
(Bkz.
6 sayılı Ok Dilleri başlıklı yazım)
M.Ö. 4,000 yıllarından itibaren doğu ve batı Trakya’yı
Bulgaristan’ı ve Makedonya’yı kapsayan geniş bölgede Trak
(Tur-Ok) halkı yaşıyordu. Traklar, bölgenin Roma işgaline
uğradığı M.S. 46 yılına kadar varlıklarını sürdürmeyi
başardılar.
(Kaynak:
National Geographic Türkiye, Aralık 2006, sayfa 99)
Yunanca U sesi bulunmadığından bölgeye hakim olan Yunan
kültürü Turokya adını
Thrakia şeklinde telaffuz
etmiştir. National Geographic dergisinin 99’cu sayfasında şu
sözler yer almaktadır:
Günümüz Bulgaristan’ına ve ötesine yayılan antik Thrakia’daki
birçok kavim –dil ve kültür açısından akraba olsalar da- ender
olarak siyasi birlik içine giriyorlardı. Korku yaratan
savaşçılar ve usta atlılardan oluşan bu kavimler, Troya
Savaşı’nda Yunanlılara karşı mücadele etti. M.Ö. 73’te bir
Thrak, esirlerin Romalılara karşı ayaklanmasına önderlik
ederek ölümsüzleşti. Bu kişi, Spartaküs adıyla bilinen
gladyatörden başkası değildi.
Resimde görülen metal dizlik halen Sofya müzesinde
bulunmaktadır. Bu yapıtta kadim Ön-Türk kültürüne ait birçok
simge görmekteyiz. Öncelikle, dışa doğru yayılan ışınlardan
veya oklardan oluşan kolyeden dolayı, altın başlıklı kişi
–büyük olasılıkla- güneş tanrısı veya tanrıçasıdır. Hem
başlığının hem de kolyesinin güneş gibi altın sarısı oluşu
elbette ki amaçlı yapılmıştır.
Başın altındaki diğer kabartma
şekiller de aynı “kutsal güneş”
inancına işaret ediyorlar. Ortada görülen ata binmiş kişi,
elindeki and kadehini kuyruğu kıvrık bir yılana doğru
yükseltiyor. And kadehi
için bir önceki 68 sayılı
And-içme Kadehleri başlıklı
yazıma bakınız. Kuyruğu kıvrık yılan motifine ise hem Avrupa
hem Asya hem de Amerika kadim kültürlerinde spiral şekiller
halinde rastlandığından söz ettim.
(Bkz.
9 ve 64 sayılı yazılarım)
Şu halde ata binmiş kişi
Güneş Tanrı’ya and-içiyor.
Ata binen kişiyi çevreleyen yaratığın
iki başlı oluşu da Trak kültürünün orta Asya ile bağlantılı
olduğuna işaret ediyor.
(Bkz.
37 sayılı Şaman Kadınlar ve Yönetici Kutsal Kadınlar başlıklı
yazım) İki başlı süsler ve
takılar eşit haklara sahip kral-kraliçe ikilisini simgelemekle
birlikte tanrı-tanrıça ikilisine de işarettirler.
Alttaki resimde iki başlı takılardan
bazı örnekleri görmekteyiz. Bileziklerin özellikle kadınlar
tarafından tercih konusu olmaları, kadim anaerkil toplumlarda
kadın yöneticilerin hakimiyetine işarettir. Tüm Ege adaları,
kıyıları ve Trakya bölgesi bir dönemde Amazonların
egemenliğinde bulunuyordu. Bu bakımdan tüm bölgenin
AMA-OK-DON-ÖYÜ kök
sözcüklerinin birleşiminden
Makh-don-ia => Makedonya adını aldığı görüşündeyim.
Ama-Ok-Don-Öyü ise /Okh
analarla donanmış bölge/
demektir.
En soldaki altın eser batı İran’daki
kadim Elam kültürüne aittir. Elam dilinin Asya kökenli bir dil
olduğu saptanmıştır, ancak Elam yazısı halen çözülebilmiş
değildir. Soldan ikinci eser Trak yapıtı bir altın bileziktir.
Soldan üçüncü bilezik çifti ise Hindikuş dağlarının
eteklerindeki Kuşhan kültürüne aittir.
Kuşhan kültüründen
daha önce söz ettim.
(Bkz.
52 ve 53 sayılı yazılarım)
En sağda görülen eserler ise birer bilezik olmayıp, sadak (ok
kılıfı) üzerinde bulunmuş süslerdir. Saf gümüş olan bu
iki-başlı süslerin bulundukları bölge kuzey İskoçya olup,
Pikt kültürüne
aittirler.
(Kaynak:
Picts, HMSO yayını, Londra, 1989, sayfa 44)
Pikt kültüründe iki başlı çeşitli
eserlere rastlamak mümkündür. Üstteki resimde bir Pikt taş
kabartması görülüyor. Haç şeklinde olan
OKH
damgasından daha önceki yazılarımda söz ettim.
(Bkz.
8 sayılı Ok Motifleri ve 11 sayılı Gök Tengri-Odin başlıklı
yazılarım)
Kabartmanın sağ alt
köşesinde bulunan dört bacaklı, iki başlı (bir başı insan
diğeri ise kuyruğunda) olan iç-içe geçmiş yaratıklar ve
üzerlerindeki boğa kabartması OKH boylarının ikili yönetimini
simgelemektedirler. |