Buraya kadar anlattıklarıma görsel destekler vererek devam
etmek istiyorum. Zira tüm dünyada dağınık olarak bulunan ve her
kültürün
kendi anlayışı içinde yansıttığı ortak simgeleri bir bütün
olarak bir arada görebilmek hem önemlidir hem de inandırıcıdır. Zaten
bilimin
de amacı farklı gibi sanılan olayları, olguları ve oluşumları
inceleyip tümel bir bakış sunabilmektir. Bu bakımdan size
burada
anlattıklarımı sadece sözel değil, aynı zamanda
görsel görüntülerle destekleyince yaklaşımım daha tutarlı ve
bilimsel olmaktadır.
İlk şekilde
Hitit kültüründeki Tengri damgasını sundum. İlk anda
çarpıcı ve şaşırtıcı gibi görünen bu yaklaşım ilginizi çekip
ilerdeki
açılımları beklemenizi sağlamak içindi. Şimdi artık 7. yazıda
bu
açılımlara girebiliriz. Hitit güneşinin kendisi Tengri simgesi
olduğu
gibi, 3 adet küçük boy Tengri damgası da Hitit kralını,
kraliçesini
ve baş rahibi simgeliyorlar. Onların da kutsal özelliklere
sahip
olduklarını belirtiyorlar.
Hitit inancında Tengri damgası o kadar önemli bir yer tutuyor
ki duvarlara bu damgaların farklı görüntülerini defalarca
çizmişlerdir.
Hitit Tengri Damgaları
Yandaki şekilde Anadolu Çatalhöyük bölgesinde bulunan
bir Hitit tapınak
duvarındaki Tengri damgaları görülüyor.
İlk
yazıda Amerika halklarının ürettikleri Tengri simgelerinden
örnekler sundum. Hem kuzey Amerika halkları, hem de orta ve
Güney
Amerika halklarında Tengri simgelerini bulmak mümkündür. Maya
kültüründe daire içindeki artı (+) işareti hem dört yönü hem
de
yönetici kutsal kişiyi simgeler. Böylece
“dört yöne hakim olan
yönetici” kavramı ortaya çıkar.
Tengriden
Türeyenler
Dördüncü yazımızın şeklinde Tengri damgasından T harfinin
ortaya çıkışını ve
Tengri’deki T harfi ile Teo’daki T harfinin ortak bir kök
damgadan
(kavramdan) türediğini görmekteyiz. Ayrıca Orhon abecesindeki
T1
harfi ile kalın seslilerle birleşerek bir anlamlı hece
oluşturan
işaret olduğundan söz ettim. Böylece Ön-Türklerin neden at
ile bütünleştiklerini ve neden bu hayvanla birlikte mezara
girdiklerini daha iyi anlayabilmekteyiz.
Ayrıca, T1 işaretinin bir kare üzerinde veya bir daire
üzerinde duran
bir ok olması tesadüf değildir. Bununla anlatılmak istenen at
üzerine
binmiş yönetici kişi. Ok ile yönetici ve altındaki yuvarlak
ile at
simgeleniyor. Zira, eskiden Türklerin inandığı bir atasözü
vardı: “Atı olmayanın adı da
olamaz.” Yani, yönetici at sahibi
olduğuna göre aynı zamanda adı ve sanı vardır. Burada “sanı”
olmak
saygın olmak anlamını taşır. Japonların saygın kişilere “san”
dediklerini hatırlatırım.
Tengri ile Ateş ilişkisi
Yukarıdaki şekilde Tengri damgasından türeyen diğer simgeleri
görüyoruz.
Ortadaki artı işareti hem Hıristiyan dininde hem de Budist
dininde
kutsal sayılmıştır. Şeklin sağ üst köşesinde görülen şekil
mutluluk ve refah işareti olarak bilinir. Eğer dönüş yönü tam
tersine
doğru olursa, Nazilerin gamalı haçı olur ki, mutsuzluk ve
kıtlık
getirir. Bu bakımdan dönüş yönünün saat ibrelerinin ters
yönünde
olması önemlidir.
Aynı şeklin sağ alt köşesinde OT yazdım. Çünkü hem O harfi hem
de T
harfi Tenri damgasından türemiştir. Üstelik bu iki harfin yan
yana
gelişi bir kök sözcük oluşturmaktadır. OT, Ön-Türkçe
“ateş”
demektir.
Odun, sözü de “ateşe ait” anlamını taşır. Zamanla yanan küçük
bitkilere ot denmiştir. Bu sadece bir anlam kaymasıdır.
Böylece Tengri
kavramının /ateş, güneş/ kavramları ile ilişkisi de ortaya
çıkmış
oluyor.
Dünyadan Tengri Örnekleri
Şekilde dünyadan çeşitli Tengri örneklerini görmekteyiz.
Budist
gelenekte Tengri simgelerine Mandala denmiştir. Sol üst köşede
görülen mağara resminde insan ve elinde kalkana benzer bir
Tengri
damgası görülüyor. Bu mağara resminin, kesin bir tarih olmasa
da,
yaklaşık 6,000 yıl önce, M.Ö. 4,000 yıllarında çizildiği
tahmin
ediliyor.
Sağda görülen Çin damgası da çok eskidir. M.Ö. 2,000 civarı
olabilir.
Dairesel bir güneş ve ortasındaki ok-yay tutan savaşçı
Tengri’nin yer
yüzündeki elçisi olarak düşünülmüş olabilir.
Sol alt köşedeki resim bir Tibet mandalasıdır. Küçük renkli
taşlardan
yapılmış olan bu Tengri simgesi mutluluk ve barış için
oluşturulmuştur
Sağ alt köşedeki pişmiş topraktan yapılmış çömlek üzerindeki
şekiller
de aynı kavramı simgeliyorlar. Spiraller güneşi veya
yıldızları, artı
işareti ise kollarını iki yana açmış insanı simgeliyor.
Böylece
güneşe tapan veya gökteki yıldızlara bakan insan kavramı
ortaya
çıkmış oluyor. Bu çömlek yukarı Nil (bugünkü Sudan) bölgesinde
bulunmuştur.
Görüyoruz ki, kadim kültürlerde sanat asla süs olarak
algılanmamış ve
dekor olarak görülmemiştir. Bugün sanat eseri olarak
tanımladığımız
örnekler aslında dini öğeler taşıyan mistik simgelerdi.
İnsanlar
sanat için sanat yapmıyorlardı, “inanç dünyalarını
simgeleştirmek
için” sanat yapıyorlardı. Yani, toplum için sanat
yapıyorlardı. |