Kadim Bilgelik

 

WWW.ASTROSET.COM

ANADOLU BİLGELİĞİ - IV

Doç. Dr. Haluk BERKMEN

  İsmail Emre kutsal kitapların değersiz kâğıt olmadıklarını ve her an canlı mesajlar içerdiklerini, bu bakımdan o ölüye ağıt yakmadığını belirtiyor. Dışı üzgün dursa da, hakikati bilen içinin güldüğünü söylüyor. Yunus Emre de kendisini benzer şekilde asıl hakikat bilgisine ulaştığını söylüyor:

Hem bâtınım, hem zahirim,
Hem evvelim, hem âhirim,
Hem ben O’yum hem O benim,
Hem O kerim-ü Han benim.

  Burada “Kerim-ü Han” Ulu Han demek oluyor. Çünkü kendisi hem geçmişi hem de geleceği kapsayan, dolayısıyla an içinde var olan bilge kişi oluyor. Aynı şeyi İsmail Emre de söylüyor:

Nokta oldu evvel-âhir,
Satır oldu bâtın-zahir,
Kitabıdır benim gönlüm,
Açıldı olunca Tâhir.

  Tahir = Temiz demek olup, gönül temiz olunca evvel, âhir, bâtın, zahir onun gönül kitabına yazıldı diyor. İsmail Emre şiirini şöyle tamamlıyor:

O, benlikten giymiş libas,
Safa bilmez, çekiyor yas,
Emre, varlığından soyun,
Halk-edende yok iltimas.

  Anadolu bilgelerinin ortak görüşü olan bu dörtlükte İsmail Emre benlik denen egonun bir örtü, hakikate ulaşmanın engeli olduğunu söylüyor ve bu örtü durduğu sürece mutlu olmanın mümkün olamayacağını belirtiyor. Ego sahibi kişiler Yunus’un bilgeliğini de kabullenmekte zorluk çekerler. Onu basit bir halk şairi olarak yorumlarlar. İşte bu bakımdan şiirlerini iki anlamlı yazmış, hakikatte söylemek istediğinin üstünü örtmüştür. Bu tür bir şiire örnek vereyim:

Çıktım erik dalına anda yedim üzümü,
Bostan ıssı kakıyıp der ‘ne yersin kozumu’.

Kerpiç koydum kazana, poyraz ile kaynattım,
‘Nedir?’ diye sorana, bandım verdim özünü.

Gözsüze fısıldadım, sağır sözüm işitmiş,
Dilsiz çağırıp söyler, dilimdeki sözümü.

 Yunus bir söz söylemiş, hiçbir söze benzemez.
Münafıklar elinden örter mana yüzünü.

  Erik ekşi, üzüm tatlıdır. Erik dalına çıkıp üzüm yemekle “dünyanın ekşi yaşantısının tatlı yönlerini buldum” demek istiyor. “Bostan ıssı” ile bu maddi dünyaya hakim olmak isteyenleri kast ediyor. Onlar için varlık çetin ve katı bir ceviz gibidir. Yunus için tatlı ve yumuşak olan onlara acı ve sert gelir. Bu bakımdan erik ağacını ceviz ağacı olarak görürler.
  Kerpiç tuğlanın eski adı olup toprak ve samandan yapılmıştır. Poyraz gibi soğuk bir rüzgarla kaynaması mümkün değildir. Yunus, kerpiç kadar sert nesnelerin bile özüne ulaşmanın mümkün olduğunu belirtiyor.

  Yunusun sözleri beş duyu ile algılanacak ve mantık çerçevesinde anlaşılacak sözler değildir. Bu sözleri seslendirmek için dil sahibi olmak gerekmez.
  Yunus Emre öyle bir söz söylemiş ki hiçbir anlamı yok. Ama esas amacı, ikilikte kalıp birliği ve tekliği ret edenlerden sözlerinin anlamını örtmektir.

  Anadolu bilgelerinin kökü Horasan bölgesi ve Türkmenistan kültürüdür. Ahmet Yesevi kolu Hacı Bektaş Veli, Taptuk Emre ve Yunus Emre zincirini oluşturmuştur. Bu koldan gelen ve pek tanınmayan ŞİİRİ mahlaslı bir bilge şairin uzun olan şiirinden bir bölüm sunmak istiyorum:

Şu fenâ mülküne çok geldim gittim,
Yağmur olup yağdım, ot olup bittim.
Urum diyarını ben irşat ettim,
Horasan’dan gelen Bektaş idim ben.

Gâhi nebi, gâhi veli göründüm.
Gâhi uslu, gâhi deli göründüm,
Gâhi Ahmet, gâhi Ali göründüm,

Kimse bilmez sırrım, kallaş idim ben

 Şimdi hamdülillah ŞİRİ dediler,
Geldim, gittim, zâtım hiç bilmediler.

Sırrımı kimseler fehmetmediler

Hep mahluk kuluna kardaş idim ben.

  Bilge olan kişi kendini tek bir kişi olarak algılamaz. Onun bir bağı, bir geçmişi vardır ve bu geçmiş üzerine kurulu bir kültür geleneği de vardır. Bu kültür sadece şiir ile yetinmemiş ayrıca düzyazı (nesir) eserler de vermiştir. Genelde bu tür düzyazı metinleri 14 ve 15. yüzyıllarda ortaya çıkmış olan Evliya Menkibeleri’dir. Bu metinler ünlü tarikat kişilerinin yaşantısını ve olağanüstü serüvenlerini anlatır.

  Bu türün en yaygın ve ünlüsü Hacı Bektaş Veli Velayet-namesi’dir. Daha birçok bilge kişinin uzun ya da kısa menakıbı vardır. Bunlar o kişinin ölümünden sonra müritlerince yazılmıştır. Biraz abartı ve hayal içerdiklerinden gerçek tarihi çalışmalara kaynak teşkil etmezler. Ama, edebiyat eseri olarak değer taşırlar. Bu menkıbelerde Asya şaman kültüründen birçok iz bulmak mümkündür. Örneğin söz konusu kişi bir anda şekil değiştirir, geyik olur, biçimden biçime girer. Biri güvercin olur, diğeri doğan. Tahta kılıçla küffarı haklar, bir kap yemekle bir orduyu doyurur, hastaları iyi eder.

  Sonuçta, Anadolu bilgeliğinin sevgi, saygı ve cesaret değerleri üzerinde yükselen önemli bir kültürel yapı olduğunu söylemek mümkündür.

Yayın Tarihi: 10.Nisan.2009

<< önceki yazı

 

© Astroset 2004-2010