David Bohm, anlamın her yerde hazır ve nazır olma niteliği,
telepati ve uzaktan görme fenomenlerine olası bir açıklama
getirdiği inancındadır. O her iki fenomenin de aslında
yalnızca psikokinezinin farklı biçimleri olduğunu düşünür. Tıpkı
Psikokinezi gibi bir zihinden bir nesneye iletilen bir anlam
rezonansı söz konusudur. Anlam uyumu ya da rezonansı bir kez
sağlandı mı, aksiyon her iki yönde de başlar. Böylece uzaktaki
sistemin anlamı gözlemcinin içinde harekete geçerek bir tür
tersine psikokinezi üretir ve sonuç olarak o sistemin imgesini
o kişiye geçirir.
Saklı
düzende farklı süptilitede bir çok düzey vardır. Zihnimiz bu
süptil düzeylere ulaşabilecek yeteneğe sahipse, o zaman bu,
olağan olarak gördüklerimizden çok daha fazlasını
görebileceğimiz anlamına gelir. Buradaki olgu bir
tür mekan dışı karşılıklı bağlantı biçiminin sonucudur. Bu
daha derin bir mekan dışılık olgusu,
bir tür süper mekan dışılık olgusuyla açıklanabilir.
Mucizeler
Holografik
evren anlayışında mucizelerin açıklanması oldukça spiritüel
bir görünüm arz ediyor. Plotinos'un anlattığı
"Sudur
Silsileleri" spiritüalizmin birlik ve teklik halinde
varoluşunu kendi deyimleri ile anlatıyor. Ve şuurlu kozmik
enerinin bir amaç ve maksat etrafında saçaklanmalar ve şuur
anlamları yaratarak fiziğe ve maddeye yansımasından söz
ediyor. Kadim ve doğu bilgelik ekollerinin varoluş
açıklamalarının hemen hemen hepsi şimdi de bilim adamları
tarafından benzer cümlelerle holografik olarak anlatılıyor.
Ama dikkatli bir gözlemci için arada hiç fark yok.
Kadim
Bilgelik diyor ki:
“Evrenin
aslı ruhtur, ruh enerjisidir. Her şey ruhtan sadır olur. Önce
metafizik sonra fizik vardır. Evren sonsuz fizik ve ruhsal
mekanlardan oluşmuştur. Her mekanın kendine has şartları ve
belli bir zaman yoğunluğu vardır. Özdeki birlik, uygulamada
farklı görünümler ve roller, farklı ortak alanlar ve
planlaşmalar şeklinde karşımıza çıkar.”
Çağımızın
en önemli olgularından biri de küreselleşme. Her kavramın
küresel olarak ele alınması bilim -fizik doğu bilgeliği ve
spiritüalizmi aynı platformda buluşturuyor, ama asla ihmal
edilmemesi gereken önemli gerçek ilahiliğin ve Ruhsal Alanın
(Saklı Düzenin) varolmuş olan her şeyi kapsaması, sarıp
sarmalaması ve her şeyin O'ndan ötürü var olmasıdır. Fizikçi
Tiller'in evren modeli de oldukça kapsamlı ve spiritüel
ağırlıklı. Onun görüşüne göre,
“Tanrı
evreni ilahi bir düşünce modeli olarak yaratmış olabilir. Bu
ilahi model, kozmik enerji alanının giderek daha az süptil
düzeylerini bir dizi hologram sırası boyunca etkilemiş ve
sonuçta fiziksel bir evreni holograma dönüştürmüş olabilir.”
"Eğer
bu doğruysa...",
diyor Tiller,
"... insan
bedeninin holografik nitelikte olduğu konusunda bir diğer
gösterge sayılabilir. Çünkü her birimiz gerçekten de küçücük
birer evren olabiliriz. Dahası eğer düşüncelerimiz gerçekliğin
daha süptil yapıdaki enerji alanlarında hayaletimsi holografik
imgelerin biçimlenmesine neden olabiliyorsa, bu görüş insan
zihninin mucizeleri nasıl oluşturabildiğini de açıklamış
olacaktır.”
Ama mucize oluşturmak isteyen zihinlerin önce doğruluğu ve
dürüstlüğü öğrenmesi sonra da uygulaması koşuluyla tabii ki;
aksi takdirde bilmedikleri yasaları ihlal ettiklerinden bir
sürü sıkıntı, dert ve karmik borçla karşılaşmaları kaçınılmaz
hale gelebilir…
Foijan
dedi ki:
Şimdi ölmüş olan öğretmenim Wuzu, öğretmeni Baiyun’un
her zaman açık ve net olduğunu, hiçbir savunma görüntüsü
olmadığını söyledi. Ne zaman yapılması gereken bir görev
olduğunu görse, atılıp yolu gösterirdi. Akıllı ve yetenekliyi
ortaya çıkarmaktan hoşlanır, fırsatçı bir tutumla insanlara
kırılıp sonra terk edenlerden hoşlanmazdı. Hiçbir şeyden
etkilenmeden bütün gün tek bir iskemlede dimdik otururdu. Bir keresinde bir öğrenciye şöyle dedi: “Yol’u korumak,
yoksullukta rahat olmak, yamalı giysi giyenlerin temel
yazgısıdır. Başarı ya da yoksunluk, kazanma ya da kaybetme
yüzünden yönlerini değiştirenler, Yol
konusunda konuşmaya layık olmayan insanlardır.”
Hatta eşzamanlılığı ya da
psişemizin en içsel derinliklerindeki süreç ve imgelerin dış
gerçeklikleri nasıl biçimlenmekte olduğunu da açıklayabilir.
Bu noktada enerjilerin ve iradenin yerli yerinde kullanımı çok
büyük önem kazanmaktadır.
Xuetang
dedi ki:
Öğrencilerin enerjileri iradelerinden daha fazlaysa, küçük,
ufak insanlar haline gelirler. İradeleri enerjilerine
egemense, yüce, dürüst, insanlar olurlar.
Bazı insanlar nasihate karşı inatçı bir düşmanlık duyarlar ve
bu konuda hiçbir yol göstericiliği kabul etmezler. Onları
böyle davranmaya zorlayan enerjileridir. Yüce ve dürüst
insanlar, iyi olmayan bir şeyi yapmaya çok zorlansalar bile,
ölümüne bölünmemiş ve tutarlı kalırlar. Onları böyle
davranmaya zorlayan iradeleridir.
Eşzamanlılık
Eşzamanlılık konusunu çok ciddiye alan bir başka fizikçi de F.
David Peat'dır. Peat, Jung tipi eş zamanlılıkların yalnızca
gerçek olmakla kalmayıp bunların saklı düzenle ilgili başka
bir kanıtı daha sunmakta olduğunu söylemektedir. Eğer her
şeyin kaynağı olan temelde ya da saklı düzende zihin ve madde
arasında bir bölünme yoksa, ortaya çıkan gerçekliğin bu derin
bağlantının izlerini taşımakta olmasında şaşıracak bir şey
yoktur. Peat
eşzamanlılığın, fiziksel dünyayla içsel psikolojik
gerçekliğimiz arasında hiçbir ayrılık bulunmadığını
açıklamakta olduğu düşüncesindedir.
Bir
eşzamanlılığı deneyimlediğimiz zaman, aslında deneyimlemekte
olduğumuz şey, "insan zihninin bir an için gerçek düzeninde
çalışması, toplumun ve doğanın içine yayılarak, giderek
incelen düzeyler boyunca ilerleyerek, zihnin ve maddenin
kaynağından geçip yaratıcılığın içine dalmasıdır."
Bir
akışta yaratıcılık için şunlar söyleniyor:
“Yüce Ruh Yasadır. Yasanın
ardındaki düşüncedir, sayısız tezahürlerdeki hayatların, o
olmaksızın fonksiyon göremeyeceği sonsuz evrenin sebebi olan
kudrettir. Ruhsal varlıklar olduğunuz için sizlerde Yüce Ruh'a
ait bütün saklı kudret bulunmaktadır. Hepiniz Yüce Ruh'un
sonsuz kudretine katkıda bulunuyorsunuz. Yeryüzüne doğuş
olayı, Yüce Ruh'un bir parçasının madde içinde
bedenlenmesidir. Bu parçada potansiyel olarak Yüce Ruh'un tüm
tanrısallığı mevcuttur. Bu ise sonsuz olanaklara sahip olarak
açan çiçeğin tohumudur.”
SONUÇ
Evrenin ve insan varlığının böylesine kapsamlı şekilde izah
edilmesi bizleri biraz tedirgin edebilir ve bize "bu büyüklük
karşısında ne yapabiliriz ki..." sorusunu sordurabilir. Bu
soruya bir Zen hikayesiyle cevap vermek mümkündür:
Bir keşiş Joşu'ya şöyle seslenmiş; -Daha manastıra yeni geldim. Lütfen bana her şeyi öğret. Joşu ona şu soruyu yöneltmiş; -Bugün pirinç lapanı yedin mi? -Evet yedim. -O zaman sen ilk önce git ve tabağını yıka.
Şu anda
yaşamakta olan ve tüm dikkatini günlük olaylara yöneltmiş olan
birisi bir gün bir aydınlanma (şuurlanma-satori) deneyi
yaşadığında insan varlığının her davranışının ardındaki gizli
vazifeyi ve bütünsel yaşamın mucizesini hiçbir şeyin
birbirinden ayırt edilemeyeceğini fark edecek ve şöyle
diyecektir;
Ne kadar mucizevi, ne kadar mistik!
Odun taşıyorum, su getiriyorum.
Bir Zen
deyişi, ruhsal öğretilerde uygulama yapacak kişiler için
şunları söylüyor; Zen'e
başlamadan önce dağlar dağ ve ırmaklar da ırmaktır. Zen'i
uygularken dağlar artık dağ ve ırmaklar da ırmak olmaktan
çıkar. Ancak insan bir kez aydınlandın mı, dağlar yine dağ ve
ırmaklar yine ırmak olacaktır.
Foijan, Shun Fodeng’e dedi ki:
En kusursuz insanlar ünü ve refah içinde olmayı düşünmezler ve
gerçeğe ulaşanlar baskı ya da yıkımdan korkmazlar.
Kazanılacak bir yarar görüldüğü zaman gücünü uygulamak, ya da
karlı olduğu görüldüğü zaman hizmetini önermek, sıradan ve
küçük insanların davranışıdır.
Bilen
söylemez,
Söyleyen Bilmez. .
Lao-Tzu
Kaynakça:
Holografik
Evren-Michael Talbot-Ruh ve Madde Yay.
Fiziğin
Tao’su-Fritjof Capra-Arıtan Yay.
Psikanaliz
ve Zen Budizm-Erich Fromm-Yol Yay.
Taoculuk
Zen ve Batı Kültürü-Alan Watts-Yol Yay.
Zen Eti,Zen
Kemiği-Paul Reps-Yol Yay.
Zen Zihni
Başlangıç Zihnidir-Shunryu Suzuki-Dharma Yay.
Liderlik
Sanatı-Zen Dersleri-Thomas Cleary-Anahtar Kitaplar.
|