GİRİŞ
Tüm evren
olaylarının ve evren oluşumlarının amacı, ruhların
(evrenimize ait olarak) tekâmül şeklinde kabul edilen ve
ihtiyaç kavramı ile sembolleştirilen durumların gerçekleşmesidir.
İşte Ünite bu gerçekleşmenin ifadesidir. Evren içinde her
şey Ünite’den gelir ve evren Ünite’den yönetilir. Ünite’nin
manyetik alanı da tekdir. Orada manyetik alanlar sentezi
yoktur. Çünkü Ünite’de birbirinden ayrı ve farklı varlıkların
ya da unsurların var oluşu söz konusu olamaz (48). Evrenin
her zerresine girerek, evreni var eden ve yöneten külli ışık
huzmeleri (Asli İlke’nin tesirliliği) Ünite’den evrene yağar
(246). Evrende (ruh için) tekamülün ve (varlık için) gelişimin
son sınırı Ünite’dir (64).
Evrende hiçbir
“kıpırdanış” yoktur ki, Ünite’nin kontrolü ve
direktifi dışında kalmış olsun. Bir tek hareketten başlayarak,
evrenin tüm hareketlerine kadar her “kıpırdanış” Ünite’nin
direktiflerine bağlıdır (146). Evrende belirli vazifeler ve işler
bir takım gruplar ve kadrolardaki vazifeli varlıklar tarafından
yapılır. Bu gruplar değişik cepheleriyle birbirine bağlıdır.
Bu yapılanma, Ünite’ye kadar bir “organizasyon sistemi ”
olarak kurulmuştur (168). (Evrenin bu “organizasyonlar
sistemi ”nin Ünite’yle olan bağlantısına ve ilişkisine,
konumusun akışı içinde tekrar döneceğiz.)
Yukarıda da
belirttiğimiz gibi, Ünite; evrende ruh tekâmülü (ve varlığın
gelişimi) için son sınır, tekâmülün (belli bir evren için)
gerçekleştiğinin ifadesi ve hakikatin kendisidir. Aslî İlke’nin
evrendeki akışı olan; Aslî Gerçekleri, kader ve zaman
ilkelerinin evrendeki akışları olan kader mekanizması ve Aslî
zaman Ünite’deki idraklerle birleşerek vahdeti oluştururlar.(1)
Evrenin tüm iradesi ancak, Ünite’den süzülerek evrenin her
zerresine nüfuz eden tesirlerle olasıdır (238). Ünite
idraklerin ve gereklerin birleştikleri vahdet durumudur(237).
Evrenin yapısını
oluşturan çeşitli organizasyonların içindeki varlıkların
yardımıyla dünyaya enkarne varlıkların ve bu arada durumları
daha kapsamlı olan insanların, gelişimlerine yararlı birçok
düzenlemeler ve oluşumlar oluşturulur. Örneğin doğa
olaylarının bir düzen içinde ortaya çıkarılmaları, dünya
kapsamlı; siyasi, iktisadi, ilmi durumlar ve bu arada tüm
devletler, uluslar, aşiretler ve cemaatler hep Ünite’nin
direktifleri altındaki büyük organizasyonlardaki vazifeli
organlar tarafından yönetilir ve yönlendirilir (179).
Evrenin
Organizasyonları ve Ünitesi
Vazife duygusuna ve
idrakine varmış varlıkların liyakatlerine göre, vazife
planlarında birbirinden derece ve vazife durumlarına göre,
farklı gruplaşmalar, kadrolaşmalar ve organizasyonlar oluşur.
Bunlar birbirinin görüp gözeteni, denetçisi ve yardımcısı
olarak, amaç edindikleri ortak hedefe yönelmiş olarak Ünite’ye
kadar yayılırlar. Bir organizasyon kendisinden bir üst olan
organizasyonun organizatörlüğü altında çalışır. Burada
organizatör konumunda bulunan üst organizasyon alt
organizasyona ışık tutar ki bu ışık da ona, bir üst
organizasyondan gelmiştir. Bu durum Ünite’ye kadar uzanır.
Organizasyonlar vazifelerini, Ünite’den çıkıp organizatörlük
– organizasyon düzeni içinde “aşağılara ” doğru yayılan
yönlendirmelere göre yerine getirirler. İşte tüm bu yapılanma,
ruhların tekamülleri için şaşmadan yürüyen evrenin, Ünitesine
bağlı devasa İdare Mekanizması’nın teknik cephesini oluşturur.
Böyle bir yapılanma
içinde Ünite’den tüm evrene tutulan bir “projektör ”
hiyerarşik olarak, “Vazife Planları ”nın en alt
kademelerine kadar sıralanmış vazife organizasyonlarının
yukarıdan aşağıya doğru kat eder. Bu durumda her
organizasyonun bir üstekinden aldığı ışıkla kendi
vazifelerini görürken, bir alttaki organizasyonun da vazife görünümündeki
ihtiyaçlarına göre o ışığı alttaki organizasyona gönderir.
Ünite’den gelen yönlendirmelerde tüm Vazife Planı’nın aşama
ve kademelerindeki organizasyonlar, kendilerine düşen
vazifeleri kendi kapsamları dahilinde ve “yukarı ”dan
gelen yönlendirmenin ışığı altında yerine getirirler
(70+73+74). Vazife Planı’nın ilk kademesinden itibaren varlıklar
tedricen, yani Asli İlke ışığına tırmandıkça, kendi
bulundukları noktalara kadar ki uyumları derecesinde evren parçacıklarına
egemen duruma geçerler ve bu egemenlik Ünite’de tamamlanır
(240).
Ünitenin Evren Üzerindeki
Tesirliliği
Ünite’den süzülerek
Aslî Tesirlerle evrene yayılan kader ve zaman mekanizmalarıyla
(1) ilgili tesirler, bu mekanizmaları yürüten
kadrolarda vazifelenmiş büyük vazife planlarının evren
kapsamlı etkileriyle uygulama zeminlerini bulurlar. Aslî İlke’ye
bağlı yüksek kader ilkesinin, evrende kader mekanizması
olarak ortaya çıkan gerekleri, asli gereklerle ve asli zamanla
birlikte Ünite’den süzülerek evrene yayılır. Eğer üniteden
gelen zaman ve kader mekanizmaları olmasıydı, Aslî İlke
gereklerine göre, evren parçaları durumlarının; ruhların
her anki “davranışları ” ve liyakatleri karşısında
ortaya çıkması gereken sonsuz şekil değiştirmelerine ve şekil
almalarıyla ilgili teknik etkinlik, odağını yitirmiş olurdu
(230+231).
Ruhların tekâmüllerine
yönelik olarak Aslî İlke’den gelen gerekler, evrenin “üst
sınırı ” olan Ünite’den girerek evrende tesir şeklinde
tezahür ederler ve evrenin bilmediğimiz “üst sınırlarında
”; Ünite’den süsülerek madde bileşimlerinin sınırsız
gelişim ve kabiliyet olanaklarına göre onları ve kendilerini
değişim ve dönüşümlere uğrata uğrata üstten itibaren
“aşağılara ” doğru yayılarak dağılarak inerler ve
varacakları noktalara ulaşarak, oralarda ruhların ihtiyaçlarına
göre tezâhürlerini göstererek ruh-cevher arasındaki dolaylı
alışveriş işlevlerini sonuçlandırırlar (31). Evren içinde
varlıklardan kaynaklanan tali tesirler, ruhların bireysel ve
toplumsal tekâmül ihtiyaçlarına göre Ünite’nin uygun gördüğü
yönde ve en küçük bir sapma olmaksızın, tam zamanında
gereği kadar ve ayarlanmış olarak hedeflerine ulaşırlar
(80).
İdrakini zar
zor sezdiğimiz Yüksek İlkeler’in belirlediği son derece
derin ve yüksek düzeydeki düzenlemelerin, ayarlarının ve
gerekliliklerinin ortamı olan evren (173) ile ruhları
birbirine yansıtmak ve bu şekilde tekâmülü sağlamak için
Aslî İlke’nin Kudreti’nin ruhların hizmetinde olan varlıkların
ve onların organizmalarının (bedenlerinin) belirli yapı ve
mekanizmalarına (örneğin, vicdan mekanizmalarına) katılırlar.
Bu tesirler Ünite’den geçerek evrene giderler (64). Ünite’den
süzülüp gelen tesirler evrenin her zerresine ve dolayısıyla
dünyaya nüfuz eder (246). Bu tesirlerle gelen geleneklere göre
yüksek vazifelilerin oluru ve tesirleriyle dünyanın
toplumsal, doğal ve coğrafi koşullarına göre beşeri bünyelerde
ve yüzeysel idraklerde bir takım farklılaşmalar ve gruplaşmaların
oluşumuna zemin hazırlarlar. (167).
Ünite Yönünde
İlerleyiş
Evrendeki gelişim
hidrojen altı (ve hatta amorf) aşamasından başlayarak
“yukarı ” doğru olan hedefi Ünite’dir. Henüz varlık düzeyine
gelmemiş ve ilk hidrojen kademelerinde uygulama gören ruhlar
bu maddelerde pasif ve mekanik olarak hazırlanırlar. Ruhlar
pasif tekâmüllerini sürdürürken, ebediyet kadar uzun görünen
bir devreden sonra; onların bazıları yavaş yavaş dağınık
maddeleri toplayabilecek kadar tekâmüllerinde ilerlemiş
duruma gelir. Bu duruma gelmiş bir ruhun bir sonraki tekâmülüne
zemin olmak üzere Ünite’den bu amorf vasatın içinde bir
noktaya tesir gelir(41). İlk hidrojen kademesinin maddeleri,
burada uygulama gören ruhların iradeleri altında henüz değildir;
onlar ancak, Yüksek İlkeler’in gereklerine göre Ünite’den
gelen tesirlerle, evrendeki ilk acemi ruhların, madde
hareketlerine alıştırmalarını sağlayacak birer zemin olmak
üzere kurulmuşlardır(50). Henüz varlık aşamasına girmemiş
ve ilk hidrojen kademelerinde uygulama gören ruhlar bu
maddelerde pasif ve mekanik olarak hazırlanırlar. Bu maddeler,
uygulama görecek ruhların iradesi altında değildirler. Onlar
ancak yüksek ilklerin gereklerine göre Ünite’den gelen
tesirlerle, evrendeki ilk talebe ruhların madde hareketlerine
alıştırılmalarını sağlayacak birer zemin olmak üzere
kurulmuşlardır (50). İlk hidrojen kademesinden başlayarak
varlık aşamasına geldiği anda, Aslî Tesir’in maddelere yönelik
esâsi tesir kısmı, yerini tâli tesirlere bırakır ve Ünite’nin
sürekli kontrolü altında büyük organizasyonlar içindeki
vazifelilerden ya da onların kullandıkları çeşitli
kademedeki varlıklardan gelen bu tali tesirlerle varlık,
evrenin “son sınırı ” olan Ünite’ye kadar gelişimini
ve ruha hizmetini sürdürür (53). Hidrojen atomumun değişik
türlerinin bir araya gelerek türlü cisimleri oluşturması
varlıkların gelişimleri için gereklidir. İşte insanlarca
“cisimler ” diye tanınmış olan atomun bu bileşiklerine
ve bileşimlerine, gene Ünite’nin yüksek kontrolü altında
vazifeli varlıklardan tali tesirler gelir ve bunlar bu
cisimlerde çeşitli değişimler oluşturur (45).
Varlık,
hidrojen âlemindeki gelişimini bitirip, Arasat’tan sonraki
Vazife Planı’na gelince; oradan itibaren vicdan düalitesi
kalmaz. Onun yerine büyük vazife işleviyle yürüyen, içeriği
değişik başka bir “tekâmül düalitesi ” başlar ve bu düalite
varlığı Ünite’ye kadar izler. Evrende Ünite yönündeki
bu gidiş ve gelişim kapsamında, vazife kademeleriyle Ünite
arasında sayısız etkinlikler, işler, vazifeler ve durumlar söz
konusudur. Bir Vazife Planı’nın ilk kademesine (A) diyelim;
buradaki vazife grupları çalışırken, elbette sürekli
olarak “üstten ” gelen tesirlerin kontrolü ve yönlendirmesi
altındadırlar. Esasen Ünite’ye kadar tüm Vazife Planları’nın
kademelerinde bu durum geçerli ve zorunludur. Daha önce vermiş
olduğumuz “ışık konisi ” simgesi bu zorunluluğu güzel
açıklar. (2) Bir Vazife Planı’nın Ünite yönünde
gelişimi sürecinde Ünite’ye yaklaştıkça, uyum alanı
genişleye genişleye başka Vazife Planı / Planları ile birleşir
ve giderek Vazife Planları’nın sayıları azalır. Bu durum
Ünite’ye kadar böylece sürer. Ünite’ye yakın üst
kademelerde, giderek çok geniş organizasyonlar içinde, birleşen
Vazife Planları’nın görece küçük organizasyonları Ünite’ye
ulaştıkları zaman, bir tek organizasyon şeklinde toplanmış
olurlar. Ünite’de tüm idrakler bir tek idrak haline dönüşür
ve devasa idrak hiçbir insanın, sezgisine bile varamayacağı
bir kudret olur. Artık ona; ne bir “organizasyon ” ne de
bir “plan ” denebilir. O, bir tek olarak evrenle ilgili
kudretin tamlığı içinde ve evrenin tüm olanakları ile,
gerekleri ile ve kısaca evrenin tümü ile her şeydir. İşte
bu durum ancak “Ünite ” dediğimiz bir “Vahdet İdraki
” ile ifade edebiliyoruz. Ancak bu “vahdet ”in dünyada geçerli
olan “vahdet-i vücut ” ile bir ilgisi yoktur. Evren, ruhların
tekamülü için bir araçtan başka bir şey değildir. Bu aracın
gayesi, ruhların ihtiyaçlarını evrenimize ait “tekâmül
” diyebileceğimiz kısımları gerçekleştirmesidir ki, bu
da Ünite sözcüğü ile ifade edilir. Kısaca, Ünite; varlıkların
kavrayamayacakları ve ancak oraya girdikten sonra kavuşabilecekleri,
evrenin külli bir idrak, gereklilik ve olanak vahdetidir. İnsanlara
bundan daha ilerisini söylemek olanaksız ve gereksizdir (245).
Ruhların
idrakleriyle gereklerinin (icaplarının) birleşme alanları
genişleye genişleye ilerlerken ışık konisinin tabanı (3)
nihâyet öyle bir noktaya gelir ki ; orada gereklerin bütünüyle
ruhların evrenle olan tüm “davranışları ” ve idrakleri
tam bir vahdet durumuna gelmiş olur. Böylece tepeye gelmiş
olan koninin tabanı o tek nurlu noktada yolculuğunu tamamlamış
olur. Tüm “davranışların ”, idraklerin, olanakların,
tesirlerin, kısaca gereklerin birleştiği bu tek nurlu nokta
Ünite dediğimiz idrak vahdetidir. Evrenin hiçbir zerresi
yoktur ki, Ünite’den süzülerek gelen Aslâ Tesirler’in
kapsamı dışında kalsın.
|
Derleyenler
: Hüseyin Özdinler, Oktay Tüfekçioğlu,
Selman Gerçeksever
(1) Kader mekanizması
: Kader, dünyada (zaman makanizmasıyla birlikte) mekân olarak
tezahür eder(234). Kader, âlemlerdeki zamanı madde vasatlarına
bağlayarak, o âleme özgü zaman ve zaman ve mekân formlarını
oluşturan ve zamanı kullanarak Aslî Gerekler’in yönlendirmesi
altında çalışan ve ona bağlı bulunan Kader İlkesi’nin
evrendeki akışıdır. Kader, âlemlerde; o âlemlerin
olanaklarına göre tezâhür gösterir. Örneğin, hidrojen âlemindeki
yüzeysel zaman mekânı kaderin bu âleme özgü tezâhürüdür(231).
(2) Vazife Planı içindeki
vazife gruplarının etkileşimleri ve çalışmaları için
bkz. Sayfalar 244+245
(3) Işık Konisi
(prejektör simgesi) : Bkz. kaynak eser sayfalar
191,192,193,194,195,238,239.
|