Filozof Lao Tzu, ışığın savaşçısının yolculuğu hakkında şunu
söyler:
"Bu Yol'da,
küçük ve narin her şeye saygı gösterilmelidir. Gereken
davranışı göstermek için en uygun anı kollamayı öğren." "Bir
yayı birkaç kez çekmiş olsan bile oku nasıl yerleştirdiğine ve
yayı nasıl gerdiğine yinede dikkat et." "Neye
ihtiyacı olduğunu bilen bir aceminin, aklı başında olmayan bir
bilgeden daha zeki olduğu ortaya çıkar." "Sevgi
biriktirmek şans getirir, nefret biriktirmekse felaket.
Sorunları teşhis edemeyen kişi, kapıyı trajedilerin girmesi
için açık bırakmış sayılır." "Savaş,
kavgayla aynı şey değildir."
Hepimiz özde ruh varlığı
olarak, yaşamdan yaşama geçerek, sonsuz olan tekamül yolunda
ilerlemeye çalışıyoruz. Bu gidişimizi, birbirimizle ve
tezahürat ortamının öteki birimleriyle etkileşerek
sürdürüyoruz. Bir ömür boyu süren fiziksel yaşam, bir
etkileşimler ortamıdır. Yaratılmış olan herşey birbirini
etkiler. Aslında varlıklar etkileşerek birbirinin gelişimine /
şuurlanmasına, saflaşmasına, süptilleşmesine yardım ederler.
Fiziksel bir yaşamda söz konusu etkileşim, olaylar içinde
karşılaştığımız şaşırtıcı, bizi düşündürücü, etkileyici,
duygulandırıcı yaşam sınavları ile (eprövlerle) olur. Yani
yaşamın anlamını çözmek ve bilgelik yolunda ilerlemek isteyen
bir yolcu, günlük olayların dilini çözmeye ve onları anlamaya
çok özen gösterirse, kendinde bilinmeyen bir yönünün harekete
geçtiğini görecektir.
Bir
olay, pek çok insan için genel bir olgu olarak kabul edilip
yeterince ciddiye alınmayabilir ama herkesin kendi gelişmişlik
düzeyine duyarlılığına ve safiyetine göre, o olay onun için
değişik ve özel, ona özgü anlam içerir, algılamanın düzeyine
göre; herkes de aynı olay karşısında başka başka hallere /
haletlere girer. Bir örnek verecek olursak ‘Yaşam Güzeldir’
adlı sinema filminde iyi yürekli, olumlu kişilikli ve neşeli
bir insan olan baba bir nazi kampında yaşanan acıklı durumu;
küçücük oğlu ile oyun oynadıkları ve mutlu oldukları bir hale
dönüştürerek minicik bir çocuk için, olumlu, sıcak duygularla
bezenmiş bambaşka bir algı alanı yaratmış ve bir nazi kampında
yaşananları çocuğuna duyduğu derin sevgisini de katarak, her
seyredene yaşam ne pahasına olursa olsun değerli ve güzeldir
dedirtebilmiştir. İşte böylesine derin bir eprövle
karşılaştığımızda da içine girdiğimiz psikolojik hal olayın
bilgisini almaya yönelik olarak ne kadar derin olursa, içsel
gelişim açısından o kadar verimli bir şekilde değerlendirilmiş
ve bilgisi ruhumuza kaydedilmiş olur. Yaşanan bu hal ıstıraplı
olsa da gelişim açısından yararlıdır ve birey için bir
rahmettir / nimettir.(1)
İnsan, yaşanan olayın nedenine, niçinine vakıf olmaya
başladıkça, bu kaotik dizginin gelişime neden olduğunu
algılamaya başlar ve kendisi de bilerek ve isteyerek herhangi
bir nedenle içine girilen haletin geçiştirilmemesi, hatta onun
derinden yaşanması için çaba harcayabilir. Neden
sıkıntılı bir durumdan sevinç duyayım ki derseniz yanıtımız,
içsel gelişim açısından son derece verimli sonuçlar elde
etmeye başlamak varlıksal bir heyecan ve sevinç yaratır
insanoğlunun yüreğinde diyebiliriz…
Olaylar ve
Haletler Nasıl Yaşanmalı? Şimdi asıl
soruyu soralım: Bir halet nasıl yaşanmalı ki, içsel gelişim
açısından bir yarar sağlasın? Diye sormak mümkündür. Bu
sorunun doğru yanıtı, aynı zamanda yaşam sınavlarında başarılı
olmanın da yani idraklenmenin ve şuurlanmanın de yanıtı ve
yoludur. Halet yaşamanın önemi, o konunu aslının ne olduğunu
ve neden başımıza geldiğini anlamakla ve konu hakkındaki
gerçekliğimizi değiştirmekle yani şuurlanmakla daha net ortaya
çıkar. Şöyle ki;
Eprövle
yani sınav etkisi yaratan bir olayın yarattığı enerjinin
titreşimsel etkisi, duygu merkezinde haletler yaşatır ve böyle
yaşanan haletler tüm merkezlerde, ama özellikle duygu
merkezinde sirkülasyona / devinime tabi tutulursa, makbul bir
uygulama yapılmış yani içsel gelişim açısından yarar sağlanmış
olur. Sözkonusu sirkülasyonun tam olabilmesi için; merkezlere
esnekliğin kazandırılmış olması ve gerilimin tüm merkezlerde
hissedilmesi gerekir.
Böyle
yararlı ve geliştirici bir gerilimin hissedilmesi ve sıkıntı
vermesi durumunda, dirençlerimiz ve ‘kabuklarımız’
la ilgli sorunlarımız var demektir.(2)
Yukarıda sözünü ettiğimiz ‘merkezler arası sirkülasyon’un
sağlıklı olması yani, haletin derinden yaşanması o
haletle ilgili tesiri; eterik, astral ve mantal
bedenlerimizden geçirerek, kendi özümüze kadar ulaştırmayı
olanaklı hale getirir. Merkezler arası sirkülasyonun sağlıklı
oluşunun, merkezlerdeki esnekliğe bağlı olduğunu belirtmiştik.
Ayrıca, bu esnekliğin de, eprövler içinde yaşanan haletlerin
derinliğine bağlı olduğunu biliyoruz. Esasen, eprövlerin-yaşam
sınavlarının amacı da; tüm merkezlerdeki esneklik ve uyumu
artırmaktır. İşte bu halet derinliği tutturulduğunda; yani,
eprövle gelen tesir, merkezlerde bu şekilde sirküle
edildiğinde, alınan tesir; hareket merkezinde coşku ve
heyecana, duygu merkezinde sevince, akıl merkezinde doyuma
neden olur.
Yaşamımızın Anahtarı Bizde
Yukarıda,
yazı akışımızın bir yerinde; yaşamın, eprövler ve haletler
silsilesi olduğunu belirtmiştik. Elbette, bu yaşam da dahil
olmak üzere, aldığımız günlük olaylar gibi gözüken her tesir
bir epröv niteliğindedir.
Evde, işte,
okulada, sokakta, aile çevresinde, arkadaş çevresinde, haber
ve tv gibi yayın kaynaklarında hergün o kadar şey duyuyor ve
yaşıyoruz ki tüm bu olaylar iyi süzülür ve duygu merkezlerinde
doğru değerlendirilirse bizim bilgi bankamıza veri olarak,
ruha kaydedilmiş bilgi olarak işleniyor yani ebediyen o bilgi
bize ait oluyor. O halde, yapılacak şey; alınan her etkiyi,
eprövü, bir ‘yaşam sınavı’, olarak kabul edip tıpkı bir kaşif,
bilgi yolcusu, gizli anahatarı arayan serüvenci gibi kabul
edip, bilgiyi uygulama konusunda kendimizi, özümüze/ yüksek
benimize karşı; doğru bilgi alma, kayıtlama, kanıtlama
vesilesi olarak görebilir, yaşanan olaylardan şikayet
edeceğimize onların bizi zenginleştirdiğini, geliştirdiğini
bilerek sevinç duyabiliriz.
Gözlem
Yapmanın Önemi
Böyle bir anlayış geliştirmek, bireye; başka bir beceri daha
kazandırır ki, o da ‘sağlıklı gözlem’dir.(3)
Gözlem yeteneğinizi geliştirerek, bir olayın-eprövün; yaklaşım
tarzını, yayılımını ve kilit noktalarını yakalayabiliriz ki
bunlar eprövün değerlendirilmesinin aşamalarıdır. Bir eprövün;
yaklaşım tarzı, yayılımı , kilit noktaları ve eprövün
değerlendirilmesinin sağlıklı bir şekilde yapılması, nasıl
olduğunu yukarıda kısaca anlattığımız ‘sağlıklı bir gözlem’
ile olasıdır. Burada ‘olaya egemen olmak’, bilgi açısındandır.
Olaya %100 egemen olamayabiliriz ama olaya ne kadar egemen
olabiliyorsak, o kadar olayın bilgisini / taşıdığı mesajı
yakalayabiliriz.
Demek
ki, önyargısız sağlıklı bir gözlem, bilgi edinmeyi, o da olaya
egemen olmayı beraberinde getirmektedir. Ayrıca, ‘alanın
bilgisine sahip olmak’ da sağlıklı / objektif bir gözlem ile
olasıdır. Bu konuda titiz bir gözlemcinin yüksek benine tesir
(enerji-bilgi) aktarımı güçlüdür. “Bedensiz bir varlık,
düşünme halinde olan bir varlık bile” diyor Sadıklar
Planı, “öteki düşünenlerden akseden tesirleri, liyakatine
göre alır.” Yani bedensiz halde iken bile başkalarının
deneyimini, onu gözlemek suretiyle almak sözkonusudur.
Sağlıklı gözlem yapma becerisi geliştirmek, yaşamın hakkını
vermek ve de olaylara egemen olmak açısından çok yararlıdır.
Eprövlerin
(Yaşam Sınavlarının) Değerlendirilme Aşamaları
Yaşam
sınavlarını başarmada ‘sağlıklı gözlem’ yapmanın
önemini bu şekilde belirttikten sonra, ‘eprövün
değerlendirilme aşamaları’na tekrar dönüyoruz:
Eprövün
yaklaşım tarzı:
Düşey mi, yatay mı geliyor, daha önceden de gelmiş miydi...
Eprövün
yayılmı: Benimle
birlikte başkalarını da ilgilendiriyor mu, etkiliyor mu...
Eprövün kilit
noktaları:
Benim için sorun olma noktaları, çözemediğim yerleri neler,
benden istediği nedir ve benim (içsel / manevi olarak) neremi
incitiyor...
Yaşamın,
olduğu gibi, eprövler silsilesi olduğunu belirtmiştik.
Yukarıdaki açıklamalarımızdan da herhalde anlaşılmıştır ki,’eprövler’
dediğimiz bu yaşam sınavlarının içeriğini yani, eprövlerle
gelen tesiri / bilgiyi sağlıklı / objektif bir gözlem ile
algılamaya çalışmakta büyük yarar vardır. İşte yaşama böyle
bir yaklaşımın başka bir yararı da, idraklenmeye olan
katkısıdır. Şöyle ki, halet yaşayarak idrak oluşur ama, bu
haleti ya da herhangi bir haleti yaşamak / deneyimlemek için,
ille de doğrudan doğruya olayın içinde olmak şart değildir.
Sağlıklı bir gözlem hali içinde; baktığımızı görebilir ve
gördüğümüzü de anlayabilirsek, gözlem yaparak da halet yaşanır
ve idrak oluşur ki; zaten, epröv içinde halet yaşamaktan amaç
da budur.
Uyanık
ve iyi bir gözlemci isekve yaşama karşı genel bir esneklik de
kazanmışsak; kaba eprövleri yaşayarak, ıstıraplı haletler
içine girmeye gerek kalmaz. Esasen eprövün / olayın türü de
önemli olmayıp; önemli olan, belli bir içsel gelişim
ihtiyacının karşılanmasına yönelik halet içine girmek ve
kuşkusuz, bunun hakkını vermektir. Çünkü, aynı halet, değişik
eprövlerle / olaylarla da yaşanabilir ve tüm bunlardan amaç,
idraklenmek ve şuurlanmaktır. Enkarne olan yani doğan bir
varlık, bu amaca ulaşma cehdi ya da çabası içinde, olay
à epröv
à halet
aşamalarından geçtikten sonra; idrake ulaşır, “şuuruna bir
idrak damlası damlatabilir”(4). Görülüyor ki,
idraklenmenin bir önceki aşaması, olayın içinde yaşanan ruh
hali demek olan ‘halet’ tir.
Bu şekilde, enkarne varlıklar olarak, gelişim ihtiyacı
giderme gayreti içinde bilerek / bilmeyerek yaşam
planlarımızda hedeflenen konuları tamamlamaya çalışıyoruz.
Yani, şuurlanmaya, tekamül etmeye, erdemlerle-insani
değerlerle donanmaya çalışıyoruz. Bu nedenle, ıstıraplı
eprövler de dahil; başımıza gelen her şey kendi elimizin /
fillerimizin sonucudur ve hiç kuşkusuz bizim hayrımızadır.
Mevlana
Celaleddin RUMİ’nin dediği gibi, “Şikayet
etmek yerine, acı sınavlar birer rahmet olarak görülmelidir.”
Yaşam
olgusu içinde karşılaştığımız olayların ve onlarla gelen
eprövlerin şiddetini, kabalığını / inceliğini bizim kendi
içsel gelişim ihtiyaçlarımız belirler. Yaşam içinde bizleri
halden hale sokan uğraşlarımız, aynı zamanda, içsel gelişim
ihtiyaçlarımızın giderilmesi yönünde sergilediğimiz
etkinliklerdir. İçsel gelişim ihtiyaçlarımızı giderme süreci
içinde belirli yani, çeşitli derinlikte haletler yaşayarak,
yaşam planlarımızda ‘hedeflenen konuları’ tamamlamaya
çalışırız. İşte bu ‘hedeflenen konular’, gerçek gelişim
ihtiyaçlarımızın zorunlu olarak belirlediği maddelerdir.
|