Tekrardoğuş
fikrine uygun durumlar
Doğru
fikrin yaptırımları çoktur. Aldatıcı tesirler üzerine
kurulmuş fikirleri doğrulayacak kanıtlar bulmak zordur.
Zengin tezahürleriyle kendini gösteren tekrardoğuş
vak’alarıyla ilgili kanıtlar ise o kadar çoktur ki, insan
elini nereye atsa, orada bu olgunun lehine bir örnek
yakalayabilir.
Tekrardoğuş
fikrini güçlendiren bazı vak’aların incelemeye değmeyecek
kadar “bayağı”
ya da açıklaması ucuz şeyler olduklarını öne sürerek
onları değersizleştirme çabasını gösterenler vardır. Aslında
gerçekten kendileri bayağı olan bu düşünceler bu
vak’aların değerini düşürmez. Yüksek, karmaşık ve anlaşılması
zor birçok gerçeğin anahtarları çoğu zaman basittir. Ayrıca,
bunlar çoğu kez insanlar tarafından görmemezlikten
gelinirler ve kullanılmaz bir durumda paslanıp giderler.
Doğada
“bayağı”
denecek hiçbir olay yoktur. Ama bayağı düşünce çoktur. Bu
düşünceler bazı olayların gerçek anlamlarına nüfuz
edilememiş olmaktan ileri gelir. Örneğin, bir elmanın ağaçtan
yere düşmesi, gözlem beceresi noksan kimseler için sıradan
ve değersiz bir olay olabilir ve hatta böyle küçük olaylar
üzerinde fikir yormağa kalkışanlar, bu yüzeysel düşünceli
kimselerin gözünde “çürük
akıllı” bile sayılırlar. Fakat Newton gibi bir
dahinin kafasında bu “sıradan
olay” üç buutlu alemimizin en büyük yasalarından
birinin belirlemeye yarayan bir değer kazanır: Yerçekimi…
Bir
kilisenin tavanında asılı duran bir kandilin sallanması her
gün olup biten sıradan olaylardandır. Birçok ciddi insan
bununla uğraşmaya gerek görmez. Fakat aklı doğada olup
bitenlere eren bir gözlemci bu olay ile fiziğin önemli
konularından birinin ortaya çıkarmıştır: Sarkaç…
Pankreası
alınmış bir köpeğin rastgele her yere sık sık işemesi
kadar sıradan bir olay tasavvur edilemez. Bu durum olsa olsa,
bir laboratuar kademesinin dikkatini çekmeğe değer. Fakat aynı
zamanda Minkowski gibi büyük bir gözlemcinin olayın başka
bir anlamı belirginleşir ve bu anlam ona, tıpta şeker hastalığının
patolojisinde ve hatta tedavisinde daha sonra büyük keşiflere
yol açan fikirleri ilham eder. İlim tarihinde böyle örnekler
pek çoktur.
Bir
elmanın ağaçtan düşmesi, asılı bir kandilin sallanması,
bir köpeğin sık sık işemesi acaba bu koca koca alimleri
neden bu kadar meşgul etmiştir ve neden bu büyük adamlar,
ilme ve beşeriyete hizmet eden bu araştırmalar bu olayları “bayağı”
görmemiştir? Bereket versin ki, herkesin her gün bakıp bakıp
göremediği olaylara pek çok değerlerini verebilen böyle
insanlar vardır. dahası en büyük keşifler bu insanlar
sayesinde olmuştur.
Doğada
gördükleri tüm olayların nedenlerini araştırmaya
kendilerini alıştırmış olanlar, halkın / başkalarının
önem vermediği olayların büyük nedenlere doğru uzanan
yollarını bulmakta gecikmezler. Bu yolları bulmanın birinci
koşulu, belirttiğimiz gibi; evrende hiçbir tesadüfün ve
nedensiz bir sonucun söz konusu olmayacağını bilerek hiçbir
olguyu küçümsemeyerek ve bir takım önsel (apriyori) hükümlerle
tek yanlı hareket etmektedir. Örneğin, hastalıkları öğrenmek
için, hastalığın tanısına yarayacak en küçük ve önemsiz
görünen belirtilerini gözden kaçırmamak gerekir. Fakat bir
tek mikrobu görmekle de, “hastalığın gerçek nedeni
bulduk” diye iddiaya kalkışmak doğru olmaz. “Bazı
hastalıklar mikropların etkisiyle olu. Çünkü bu hastalıklarda
özel bazı mikropların var olduğunu görüyoruz” dediğimiz
zaman, ilimde yeni ufukların açılmasına engel olmayan ve
belki de yeni araştırmalara yol açan bir söylemde bulunmuş
oluruz. Bununla birlikte, birisi çıkıp ta “hastalık
yalnız mikroptan olur. Çünkü biz, mikrobun hastalık yaptığını
bilimsel olarak kanıtladık” derse, bu da iddiacı ve
şaşırtıcı bir söz olur. Ayrıca bu söz bayağı görünen,
hastalıklarla ilgili birçok olaya önem vermemek gafletinden
ileri gelir. Buradaki birinci sözün arkasında bilimsel gerçeklere
doğru açılmış çeşitli yollar vardır. İkincisinde ise bu
yolların hepsi tıkanmıştır.
Bundan
dolayı, herhangi bir olayın nedeni hakkında verilen hükümlerin
isabetsizliği; o nedenlerin yolunu gösteren kanıtların
yeterli sayıda toplanmamış olmasından dolayı, yanlış ya
da eksik görüşlerde aramak gerekir. Bundan çekinmek için,
olayları incelerken, bir tek kanıt üzerinde durmamak , onların
nedenlerine doğru değişik yollardan yürüyen başka kanıtları
da bir araya getirmek ve bu konuda hiçbir olayı gözlem alanından
uzak tutmamak en garantili bir tutum olur. İşte dünyaya
tekrar tekrar gelişlerin gerçeğini gösteren kanıtlar da böylece
toplanmış olur.
Eğer
bir teori hakkında görünen lehte / aleyhte kanıtlar
birbirini çürütürse, o teorinin doğruluğundan kuşkulanmak
yerinde olur. Kuvvetli bir kanıt, zayıf bir kanıta dayanan
bir teorinin aleyhinde olursa, o teori bilimsel değerini
yitirir. Fakat eğer tüm kanıtlar teorinin doğruluğu lehinde
ortaya çıkarsa, o teoriyi; bu kanıtlardan daha güçlü çürütücü
bir kanıt ortaya çıkıncaya kadar gerçek olarak kabul etmek
zorunlu olur ve ilim de bu şekilde gelişir. Bu gerçeği görmek
istemeyenlerin; bilimsel terbiyelerinden değilse bile, içtenlikli
olduklarından kuşkulanırız. Her iki durumda da bu gibilerin
ayaklarını gerçeklere giden yollarda kösteklenmiş sayarız.
Biz
gerek kendi araştırmalarımızla elde etmiş olduğumuz gözlemlerde,
gerek başka araştırmacılardan aldığımız bilgilerde
tekrardoğuş fikrini çürütücü hiçbir kanıta rastlamadık.
Fakat tekrardoğuş vetiresinin açık – seçik bir şekilde güçlendirici
birçok vak’a ve örnek işitmekle / okumakla kalmadık, gördük
de… Doğanın bu yüksek vetiresine görünüşte aykırı
gibi görünen, önceki konularda kısmen irdelediğimiz bazı
olayları da; dünyaya tekrar tekrar geliş fikrini çürütmeleri
şöyle dursun, tam tersine onu destekleyici içerikte olduklarını
gördük.
Bu
ve bundan sonraki kısımlarda ele alacağımız konular
tekrardoğuş fikrini bize sanki zorla kabul ettirici içerikte
bir takım gözlemlere deneylere ayrılmıştır. Yüzeysel bir
görüşle ve ayrı ayrı gözden geçirildiği takdirde, belki
bunların bilinen / sıradan yollarla açıklanabilen önemsiz
olaylar olduğu iddiası öne sürülebilir. Fakat bunların her
birinin üzerinde iyice durulur ve özellikle hepsi birden
irdelenirse, bunların sanki sıkı altında yaptırılan bir yürüyüşle
tekrardoğuş bilgisine doğru yönlendirdiği anlaşılır.
Çünkü bunların ayrı ayrı ve zoraki öteki yollardaki açıklamaları,
geneliyle değerlendirildiğinde tüm değerlerini yitirir. Yalnız
tekrardoğuş fikirleridir ki, onlar, anlamlarını ve gerçekten
ne anlama geldiklerini korurlar.
Antipati
ve Sempati
Psikolojide
iyi açıklanamamış olan konulardan biri de sempati /
antipatidir. İlk gördüğümüz bir insana karşı duyduğumuz
yakınlık ya da sevimsizlik / iticilik duyguları acaba sürekli
bir tek yaşamın gerekleriyle açıklanabilir mi? Bu konuyu açıklamaya
çalışan klasik yaklaşımları burada yinelemeye gerek görmüyorum.
Bunlardan hiçbirini tekrardoğuş kavramını açık seçik açıkladığını
sanmıyorum. Gerçi bazı klasik yaklaşımların da akla uygun
yanları yok değildir. örneğin, sempatiyi doğuran
nedenlerden birini duygu, düşünce ve eğilimler arasındaki
benzeşimlerde arayan düşünceler bu aralıktadır. Yalnız
herhangi bir konu hakkında kesin hüküm vermezden önce, o hükmün
yaptırımlarını iyice belirlemiş olmak gerek. Çünkü çoğu
zaman, bir olayın açıklanmasında kuvvetli etmen gibi görünen
yaptırımlar gerçekte birer sonuçtan ibaret kalır. Dahası,
aceleci bir kararla insan bunların ne olduklarını belirlemede
yanılgıya düşebilir. İşte yukarıda söz konusu olan teori
hakkında da aynı durum söz konusudur: İyi araştırılırsa
görülür ki, birbirine sempatik olan iki şahıs arasındaki
benzerlik ya da antipatik olanlar arasındaki aykırılık bu
duyguların nedeni değil sonucudur. Bu bakış açısını
kabul etmek kolaydır. Çünkü düşünülürse, antipati ve
sempati duygularının nedenleri gibi gösterilen bu
benzerliklerin / aykırılıkların nedenlerinin de belirsiz ve
açıklamaya muhtaç oldukları görülür. Bir belirsizliği /
bilinmeyeni, anlaşılması ve kavranması güç başka
bilinmeyenlerle açıklamak zorunluluğuna ancak elimizde
pozitif ve açıklanmış kanıtlara dayanan akla uygun teoriler
bulunmadığı zaman katlanabiliriz. Eğer sempati ve antipatiyi
başka pozitif kanıtlarla ortaya çıkmış tekrardoğuş fikri
açıklamış olmasaydı, o zaman bunları başka yollarda
aramak zorunda kalırdık. Kaldı ki, bu başka yollardaki “açıklamaların”
açıklamaları da gene tekrardoğuş fikrine dayanan teorilerle
olasıdır. (Konuyla ilgili örnek için bkz. RUH ve KAİNAT,
Cilt 3, Sayfa 832 ve devamı)
|