Mısır astrolojisi
hakkında bizleri bilgilendiren kaynakların çoğunun, Helenistik Dönem’den
önce olmayan bir periyoda ait olduğu görülmektedir. Bu bilgilerin pek
çoğu bugün on iki ciltlik
Catalogus codicum
astrologorum
Graecorum’da
[21] toplanmıştır.
Franz Cumont ise özellikle Mısır
Astrolojisi’ni derlemiştir.
[22]
Cladius Ptolemy (İ.S. 100-178) gibi
bazı kadim döneme ait Mısırlı astrologlar, astrolojinin orijinal
anavatanını Mısır olarak görmekteler.
[23] Ancak böyle iddialar, tarihi
değerler göz önüne alındığında belirsiz kalmaktadırlar.
Sümer-Babil astrolojisinin zıddı
olarak, Mısır astrolojisi tarihi olarak az çok tanımlanabilen bir kurucu
kabul etmektedir. Helenistik yazarlara göre ise, Tanrı olarak tapınılan
Hermes Trismegistos (“Üç defa büyük” Hermes)
seçilmiş öğrencilerine ve rahiplerine sihri, bilimi, yazmayı ve
astrolojiyi öğretirdi.
[24] Diğer yazarlar, örneğin
Ps. Manetho
[25] Hermes Trismegistos’un, göksel cisimlerin sihirli etkilerinin öğretilerini
duvarlara ve en kutsal tapınakların kolonlarına kazıdığını
bildirmektedir . İ.S. ikinci yüzyıldan beri, Hermes-Thoth’a atfedilen ve
nesilden nesile aktarılan kapsamlı bir literatürün varolduğu
söylenmektedir. Clemens Alexandrinus
(İ.S. 150-211) Hermes’e ait ve dördü astroloji ile ilgili olan kırkiki
önemli kitaptan bahsetmektedir.
[26] Bu kayıp Hermetik yazılar ise
“Hermetika”
olarak bilinmektedir.
Hermes Trismegistos aynı zamanda
Mısır Tanrısı Thoth’un Yunan’daki karşılığıdır. Önceleri ay ile, daha
sonra ise Merkür Gezegeni ile (Hermes) ilişkilendirilmiştir. Sonraları,
Helenistik Dönem’e ait yazılarda, tanrılar hanedanının son temsilcisi ve
ilk insan olarak ortaya çıkmaktadır.
[27] Burada, tanrılar (Thoth-Tot)
arasında, gezegenlerle (Ay ve Merkür) ve bir doktrin olarak astrolojinin
aktarılmasıyla da ilişkilendirilerek doğrudan bir bağlantı
yapılmaktadır. Böylelikle burada da astroloji geleneğinin yıldızlara
ilişkin dini kaynaklara işaret ettiğini görmekteyiz.
Tarih açısından, Hermes’in
öğretileri; bir doktor ve piramit inşaatçısı olan ve Kral Djoser’in
(İ.Ö. 2668-2649 arasında hüküm sürmüştür) sarayında, onun saltanatı
sırasında yaşayan İmhotep ile ilişkilendirilebilir. Mısır
Astrolojisi’nin ortaya çıkışı böylelikle İ.Ö. üçüncü Milenyumun
ortalarında gerçekleşmiştir; zamana dair bu tahmin, Sümer-Babil
Astrolojisi için de geçerlidir.
Helenistik Dönem’e ait yazılar,
seçilmiş kişilere aktarılan daha ileri düzeydeki ilahi sırları
bildirmektedir. İşte Helenistik Dönem’de ve geç dönemde yaygın olan
Nechepso ve Petosiris
[28] adları altındaki yazıların, kanallar
vasıtasıyla gerçekleştirilen bu aktarımlara kadar izlenebilir oldukları
kabul edilmektedir. Astrolog Vettius Valens
(İ.S. ikinci yüzyıl) Nechepso’nun (İ.Ö. 677-672; 26. hanedanın firavunu)
kendi kanalıyla bilgi alışını şöyle tanımlamaktadır:
“bana öyle geldi
ki, bütün gece dua edip göklere baktım; derken gökyüzü açıldı ve
göklerden bir ses geldi. Ardından, üzerinde gökyüzünün gece görünümü
resmedilmiş olan gök mavisi bir cüppe kendi kendine bedenimi sardı.
Böylelikle ben, evrenin hareketlerinde tüm ebedi düzeni deneyimledim.”
[29]
Firmicus
Maternus’a
göre (İ.S. 335’lerde), Petosiris’in de Hermes-Thoth’un astroloji
öğretilerine dair aktardığı bilgileri kendi kanalıyla aldığı tahmin
edilmektedir. Tarihsel kimliğine bakıldığında Petosiris, olasılıkla İ.S. dördüncü yüzyılda yaşamış bir rahiptir.
[30] Pek çok astrolojik
yazı Petosiris’ten Nechepso ile birlikte bahsetmektedir ancak söz konusu
iki kişi Helenistik Dönem’de bireysel yazarlar olarak da bilinmektedir.
“Hermetika” ile birlikte bu iki kişinin yazdıkları
“Helenistik Vulgata”
yı oluşturmaktadır.
Dolayısıyla Nechepso ve
Petosiris’in astrolojisinin doğal-mistik veya ilahi ifşaatla
(ifşaat: gizli olanın
açığa vurulması) ortaya çıkarılmış olduğunu
görmekteyiz. Burada, “evrenin düzeni ve hareketleri” insan ve evrenin
dinsel ilişkisi ile yakından bağlantılıdır.
Mısırolog Jan Assman bu ilişkiyi
“kozmoteizm”
(kozmoteizm: Tanrıyı doğanın dışında tinsel
bir varlık, doğaüstü bir güç olarak değil; doğanın içindeki bir varlık
olarak gören akım) olarak
tanımlamaktadır.
[31] Gezegenler ve yıldızlar, Sümer-Babil Mitolojisinde
olduğu gibi, tanrılar olarak kabul edilmekte olup, bunların arasında
özellikle de güneş tanrı Ra öne çıkan bir konumda bulunmaktadır. Güneş
tanrıya tapınmak halk arasında öyle yerleşmişti ki Amenofis IV’ün (Echnaton)
hükümdarlığı sırasında Ra; kısa bir süre İ.S. 1364-1347 yıllarından
itibaren, olasılıkla Mısır’ın tek tanrısıydı. Ayrıca, kadim Mısır Ay
Tanrısı Thoth (sonradan İsis ay tanrıçası olmuştur) ve Merkür de önemli
fonksiyonlara sahip olmuşlardır. Bütün bunlara ilave olarak, tanrılar
olarak tapınılan pek çok parlak sabit yıldız ve takımyıldızlar da vardı.
Ancak, Mısır Astrolojisinde
gezegen-tanrılardan çok daha önemli olanı
“onluk”lardır. Sümer-Babil
astrolojisinin güneş yörüngesini her biri 30 derecelik on iki Zodyak
Burcuna bölmesi gibi Mısırlı astrologlar da yıllık güneş yörüngesini,
her biri 10 derece olan 36 özdeş bölüme ayırarak düzenlemişlerdir.
Mısırlılar yılın 365 günden oluşmasından haberdardılar ve bu bir yılı,
her biri on günden oluşan 36 hafta olarak düzenlemişlerdi. On günlük
hafta bir onluktu ve o onluğa ait olan bir tanrıya veya şeytana
adanmıştı. Bilinen en eski onluk, İ.Ö. 2500-2350’lerde hüküm süren
beşinci hanedana aittir.
Dendera’daki
(Dendera: Mısır’da bulunan ve Tanrı Hathor’a adanan tapınak)
onluk-tanrılarının olduğu Mısır Zodyağı tasviri ünlüdür ve şu anda
Paris’te Louvre Müzesi’nde görülebilmektedir.
Sonradan Mısır Astrolojisi
Sümer-Babil Zodyak burçlarına göre daha baskın olmuş ve onlukları bu
sisteme adapte etmiştir. Böylelikle zodyağın 30 derecelik burçlarının
her biri artık üçer tane 10 derecelik onluğa daha bölünmüştü.
Horoskoplardaki
Zodyak burçlarının
ve onlukların bu kombinasyonunu; belirli bir burca sahip olarak doğmuş
olan bazı kişiler için yapılan yorumları üçe bölünmüş haliyle hala bazı
dergilerde bulabilmekteyiz. Dolayısıyla da haftalık veya aylık olarak
yapılan bazı yorumlar şöyle olmaktadır: Koç burcu, birinci onluk; koç
burcu ikinci onluk…” vb. Belirli bir onluğa ait tanrı ve şeytanın
döneminde doğan insanlar genelde onun adını alıyor ve yaşamları boyunca
onunla bağlantılı kalıyorlardı.
Mısır astrolojisinde gökyüzünün bir
diğer bölünüşü daha vardı. Güneş yörüngesinin 360 derecelik siklusunun
her derecesi de benzer şekilde özel olarak isimlendirilmiş ve bir
tanrıya veya şeytana atfedilmişti. Bu tek derecelere
“kader noktası (monomoiriai)”
adı veriliyordu ve horoskop yorumlarında bunlar da kullanılıyordu.
Romalı astrolog Firmicus Maternus
(İ.S.335) bu bölümlemeyi, öğretisini Asklepios’a on iki kitapta
açıkladığı tahmin edilen Hermes Trismegistos’a kadar izlemektedir.
Böylelikle, Zodyak birçok tanrı ve
şeytanlarla halkın anlayacağı şekle sokulmuş oldu ve bunlar sadece
gezegenlere ve sabit yıldızlara bağlı olmakla kalmayıp aynı zamanda
gökyüzünün sistematik olarak bölünmüş belirli alanlarını da işgal
etmekteydi. Bu tanrılar ve şeytanlar sonradan, güneş kendi bölgelerinden
geçtiğinde insanlar için kesin hale geldiler. Ancak bununla birlikte
horoskopların yorumlanması da çok karmaşıklaştı. Güneşin geçtiği her
nokta en az üç tanrı veya şeytan tarafından belirleniyordu. Bir Zodyak
burcunun tanrısı bütün bir ay boyunca hüküm sürüyordu, yani güneş o
burçtan geçtiği sürece bu devam ediyordu. Aynı zamanda, güneş zodyağın
bir burcunun, her biri on gün süren üç onluğunun birinden geçiyordu.
Bunun dışında da, güneşin bir günde geçtiği tek dereceler vardı. (Bu
arada Mısır astrolojisi belirli tanrıları olan daha da fazla bölünmelere
aşinadır; bunlar, sınırlar adı verilen değişen büyük derecelerdeki
bölünmelerdir. Böylece gerçekte üçten fazla tanrı günün belirli bir
zamanının niteliğini belirlemektedir…)
Onlukların tanrılarının
olduğu Dendera’daki Eski Mısır Zodyak’ı. Gundel, V.8’den alınmıştır.
Mısır Astrolojisi’nin kendine özgü
olan yanı, Helenistik Periyot’tan bildiğimiz gibi dikkati çekecek kadar
karmaşık bir şifa (tıp) sistemini:
Iatromathematics’i
geliştirmiş olmasıdır. Bu periyoda ait bazı
astrolojik yazılar bu tasarımı başlıklarında taşımışlardır. Her bir taş,
her bir bitki, her bir hayvan belirli bir astral tanrıya adanmıştı ve bu
da şu demekti: bu taşta veya organizmada, bu tanrının gücü etkindi.
Benzer şekilde, her insan bedeni, her organ, tek bir organdan daha büyük
olan her beden parçası ve onun bölündüğü her bir parça bir Zodyak
burcunun bir tanrısına, bir onluk tanrısına,
ya da bir kader noktası (monomairiai) tanrısına atfedilmişti.
Eğer bir organ hastalandıysa, bunun nedeni ona tekabül eden tanrıyla ya
da şeytanla ilişkiliydi. Dolayısıyla da hasta organ, ona tekabül eden
bitkiyle ya da aynı tanrının hayvanlarına ait bazı nesnelerle
iyileştirilebilirdi. Ya da hastalığa neden olan şeytanla savaşacak olan
panzehir aranabilirdi. Iatromatematics;
(Iatros, doktorun Yunanca
isimlendirmesi olup kadim zamanlarda, ortaçağda ve modernitenin erken
döneminde yıldız gözlemlerinin ve hesaplamalarının her türlüsüne
mathematics deniyordu) sadece Helenistik Dönem’de ve Roma Devri’nde
değil aynı zamanda erken modern dönemde de en yaygın hekimlik türüydü ve
şu anda da çeşitli astrolojik ve alternatif tıp türleri tarafından
yeniden keşfedilmektedir.
Dünya ölçeğindeki olayların yanı
sıra bireyleri de kozmosun ilahi düzeni ile bağlantılı olarak
tanımlamaya çalışan Sümer ve Babil Astrolojileri gibi Mısır Astrolojisi
de bu bağlantıyı her şeyden önce şifa veya tıp perspektifinden görmeye
çalışır. Ancak Mısır Astrolojisine göre iyi olmak sadece kişisel
zaaflardan kurtulmak anlamına gelmiyor. Asıl temel düşünce, çok daha
kapsamlıdır. Eğer bu güçler birbirleriyle uyum içindeyse kişi sağlıklı
olmanın yanı sıra aynı ilahi düzenin hakim olduğu makro kozmosla da uyumlu
olarak canlı olacaktır.
Mezopotamya ve
Mısır astroloji akımlarının her ikisinin de Helenistik Dönem’de birlikte
aktığı, diğer dinler ve felsefeler tarafından tetiklendiği, ayrıca
Yahudilik, Hıristiyanlık ve daha sonra da İslam gibi büyük dinlere de
girebildiği görülmektedir.
|