Yaşam, İlahi İrade Yasalarına göre oynanan çok ciddi bir
ruhsal oyundur. Bilmeden oynanan oyun ne tat verir, ne de
fayda sağlar. Bilmeden oynanan oyunda her ne yapılırsa nefs
adına yapılır. Doğa gücü Yaradan’ın güçlerinden biridir.
Hükmünü deprem, yağmur ya da baharda çiçeklerin açışı şeklinde
yerine getirir. Eşzamanlılık Yasası otomatik işler ve şokların
etkisini canlı varlık kendisine göre hisseder. Sonuç önemlidir
ve önemli sonuçlar alınma devrinin hızı giderek artıyor(NOT:
“varlıksal ilkeler” astroset’te Newage sayfasında yayınlandı.)
Öyle sanılıyor ki yapılan her hareket, her iyi davranış ve
vicdan sesini dinleyerek verilen her karar insanı geliştirir,
tekamül yolunda ilerletir. Oysa ki tekamülün yönü hakkında
gerçek bir bilgimizin olabilmesi için kendimize iyi bakmamız
gerekir bu da kendimizi iyi tanımak demektir. Ancak iç
yapımızın işleyiş mekanizmasını iyi bilmekle nasıl tekamül
edeceğimiz hakkında bir bilgiye ulaşabiliriz.
Tekamül olgusu spiral bir yol izleyerek gerçekleşir. Az farkla
hep aynı olaylar yaşanır ve mekanik hayatın yörüngesinden
nadir hallerde çıkılır. Çok uzun devreler süresince
gerçekleşen tekrar doğuşlarla oluşan şuurlu bilgi vasıtasıyla
içsel aydınlanma, şuur uyanıklığı, saffet günü oluşur; işte bu
tekamüldür. Tekamül, ip gibi sürüp giden bir olgu değil,
nerede, ne zaman olacağı belli olmayan parlamalar şeklinde
beliren bir olgudur. Bu yüzden insan ve toplumlar çok zor
gelişirler. Hayatın tümü spiral hareketin niteliğine bağlı bir
gelişimin amacına ulaşması için İlahi Kudret’in bir
düzenlemesidir.
Neo Spiritüalizm anlayışına
göre
beşeriyet devre sonunun şuurda uyandırıcı etkisi altında
sarsıntı devri yaşamaktadır. İnsanların doğa ile olan
ilişkilerinden doğan şuurlanma ve uyanma sürecinin hızlanması
için kasıtlı ıstırap alıştırmalarının çeşitli boyutlarda
düzenlenmeleri ile karşı karşıyayız. İster bireysel, ister
toplumsal olsun her türlü sarsıcı olaya karşı göstereceğimiz
makul sabır, yönlendirilen kasıtlı ıstırap sürecinin maksadını
oluşturur. Istırabın amacı insanda irade gücünü artırmak ve
kullanılması gerektiği gibi kullanma yeteneğini
geliştirmektir. İrade aynı zamanda istek demektir. Kasıtlı
ıstıraba olan direncin kazandırdığı irade gücü isteklerin
kapsamını belirler. Bu ise şuurlanmanın başlangıcıdır.
Istırabın bize göre olumlu ya da olumsuz sonuçları Sebep-Sonuç
Yasası’na göre oluşur ve gereğince yararlanmak ya da sakınmak
şuurlanma derecemize bağlıdır.
İnsanlık
mertebesindeki ruh varlığının madde alemindeki mevcudiyetinin
büyük amacı, irade gücünü artırmak,şuurlanmak ve maddeye
egemen olmaktır. Şuurlanmanın öteki yüzü uyanmaktır, bunun da
yolu bilgi uygulamasıdır. Yani ruhsal varlığın canlılar
aleminde çeşitli mekanlarda muhtelif görünümler içinde tezahür
etmesinin, ortaya çıkmasının ana sebeplerinden başlıcası,
maddeye ve onun gelişimine olan hakimiyetini ve yardımını
şuurlu olarak yerine getirmektir. İşte bu şuurlanma tekamülün
kendisidir. İrade ve hürriyet bu şuurlanmanın oranına göre
belirlenir.
Dünya
yaşamındaki her türlü yasak, maksatlı ıstırap yasasının bir
uygulamasıdır; arzuların kontrolü, arzuların dengesizliği
nedeniyle gereklidir. Arzu, hedef bildiği şey ne ise ona
kayıtsız şartsız erişmek ister. İşte bu kontrol maksatlı
ıstıraptır. Daha ileri safhalarda, hizmet ve vazife
hedeflerine erişmekte gösterilen sabır ve katlanma bile
ıstıraba razı olmak demektir. Buna en canlı örnek
peygamberlerin hayatlarıdır.
Özgürlük içinde yapılmayan bir tatbikatın günahı sevabı olmaz.
Ruh varlığı sonsuz mutluluk ya da ıstıraba maruz kalmak için
mi ete kemiğe bürünüyor? Bu derece zulmü insana kim layık
görebilir? Evrensel şuurun temsilcisi olan ve O’ndan gelen bir
ebedi varlık için mutluluk ya da ıstırabın sadece adı vardır.
Bilgisine ulaşılan her bilinmezin bir yanılgı olduğunu idrak
eden yani ulaşılan bir bilginin son hakikat olmadığını,
mutlaka onun da üstünde bir hakikat olduğunu anlayan ruh
varlığının kudreti karşısında cennet de, cehennem de önemini
yitirir. Hareketlerinin sorumluluğunu taşımayı öğrenen insanın
özgürlüğü artar. Özgür olarak yapılan uygulamaların sonucunda,
tekamül dediğimiz şuur ve irade gücünün egemenliği, varlık
alanlarının en baskın karakteri olarak gözlenir. Yani her
yaşamımızın hedefi şuurlanmaktır(“yaşamın anlamı” konulu
makalemiz astroset’te Newage sayfasında yayınlanmıştı).
Geleceğin insanı, tek yönlü olmayan insandır. Dualiteden
kurtulmuş, küresel yaşam anlayışına göre idrakinin boyutlarını
artırma yolunda çaba harcayan, hayatın bencil mücadele
evrelerini tamamlamış, vicdanının sesini dinlemeye alışkın ama
vazifesi için olağanüstü gayret gösterebilen insandır.
Duygusal otomatizmanın kurbanı
olmayan ve put severlikten elini eteğini çekmiş, simgelerin
özünü yakalamış olan geleceğin insanı, maddenin kullanılmasını
sadece vazifesinin yerine getirilmesi olarak gören insan
olacaktır. Rabb’ini bilecek, kendini bilecek ve tekamül
edecektir. İnsanlığın içinde bulunduğu şuursuz, otomatik
uykudan, vazife aşamasının sonunda güneş gibi ortaya çıkacak
olan uyanma, kıyam etme, şuurlu vazife hayatı dünya
realitesinin en yüce mertebesidir. Şuurlu vazife hayatını
yaşamak, dünya okulunda yapılacak en son eğitim ve uygulamadır
ki, bunun sonu mezuniyettir.
|