Ön-Türklerin
bazı hayvanları kutsal saydıklarından söz ettim. Hayal
güçlerini kullanarak kutsal hayvanlardan bileşik hayvanlar
(çeşitli hayvanların sentezi) oluşturdular. Bu düşünce onların
çok tanrılı dinlerinden ortaya çıkmakta idi. Fakat, asıl
tanrılar tanrısı Gök Tengri veya onun görüntüsü olan güneş
merkezi bir yer tutmakta devam ediyordu. Güneşe doğru uçan
kuşlar ve yüksek dağlara tırmanıp güneşe yaklaşan dağ keçileri
bu sebepten kutsal sayılıyorlardı. Dağların bulunmadığı düzlük
bölgelerde dağ keçisinin yerini boğa ve inek alıyordu.
Altın
elbiseli adam
Resimde Alma
Ata’nın yakınında olan ve kazı bilimcilerin Issık Kurganı
olarak adlandırdıkları bu kurganda bulunmuş olan altın
elbiseli adam görülüyor. Kurganın en üst tepesinde 60 metre
çapında taş kaplı bir kapak, altında ise sırasıyla taş, kil ve
çakıl tabakaları ortaya çıkmıştır. Daha dipte ve kurganın tam
orta bölgesinde boş bir tahta oda bulunmuştur. Odanın boş
olmasından bu odaya eskiden girilmiş olduğu tahmin
edilmektedir. Kazı bilimciler bu boş odanın altında, daha
derinde, ikinci bir tahta oda daha ortaya çıkardılar. Bu
odadaki çeşitli organik eşyalar üzerinde yapılan incelemeler
sonucunda kurganın yaklaşık M.Ö. 5’inci yüzyıldan kalma olduğu
belirlenmiştir. Odanın duvar kenarlarına içleri yiyecek dolu
vazolar, altın süslü çanaklar ve ayrıca üzerlerinde 26 adet
yazı işaretinin kazınmış olduğu iki adet gümüş kap
yerleştirilmişti.
Altın
elbiseli adamın parmağında bulunan altın yüzük resimde
görülüyor. Bu resimdeki insanın başı aynen kızılderili
yöneticilerin başlarına taktıkları tüyleri andırıyor. Buradan
kızılderili kültürünün Asya kökenli olduğunu bir kere daha
saptamış oluyoruz. Fakat asıl anlatılmak istenen, yüzüğü
taşıyan yöneticinin güneş (gök) tengri ile bütünleşmiş
olduğudur. Tüyler güneşin ışınlarını simgeliyorlar. Yüzük içe
doğru oyuktur. Yani kil üzerine bastırıldığında kabartma bir
tüylü baş ortaya çıkmaktadır. Bu da gösteriyor ki Ön-Türkler
imza yerine, daha o dönemlerde, mühür kullanıyorlardı. Kil
üzerine kabartma tekniğini bulmuş olan Ön-Türkler bu tekniği
taşlara da uygulamışlardır. Zaman içinde kabartma görüntüler
3-boyutlu heykellere dönüşmüştür. Altın
plakalarla süslü olan ceketi ve ince uzun başlık üzerindeki
simgeler, altın elbiseli adamın önemli bir yönetici olduğuna
işaret ediyorlar. Başlığında ise iki adet bileşik hayvan
figürü bulunuyor.
Başlıktaki bileşik hayvan
Resimde
görülen bu figürde at, dağ keçisi ve kuş, estetik bir bütünlük
içinde, bir araya getirilmiş. Daha önce de sözünü ettiğim gibi
(Bkz. Ön-Türklerde Şamanlık adlı 14 Sayılı yazım)
at
Ön-Türkler için kutsal hayvanlar arasında en ön sırada yer
tutmakta idi. Dağ keçisi ve kuş ile atın bir araya getirilmesi
Ön-Türklerin şaman inancı ile de örtüşüyor. Aynı sentetik
hayvan üretimini kadim Mısır kültüründe de görüyoruz.
Luxor
tapınağı yolu
Resimde
Luxor tapınağına giden ana yola dizilmiş olan aslan bedenli ve
koç başlı heykeller görülüyor. Her bir koç başlı hayvanın
koruduğu küçük bir insan figürü var. Bu insanlar her dönemin
firavununu simgeliyor.
Horus, Ptah
ve Anubis
Resimde
hayvan başlı insan bedenli tanrılar görülüyor. Solda Horus,
ortada Ptah ve sağda Anubis. Bu resimden
anlaşılacağı gibi, önce sadece hayvanlar (Ön-Türk ve erken
dönem Mezopotamya), daha sonra insan-hayvan bileşimleri (Sümer
ve kadim Mısır) ve en son da sadece insan görüntülü tanrılar
(Yunan ve Roma) kutsal olmuş. Aynı gelişim Maya ve İnka ile
Astek kültürlerinde görülüyor. İtalya
yarımadasına kuzeyden gelen Etrüskler de Ön-Türk kökenli bir
halktı. Onların da erken dönem tanrıları bileşik hayvanlar
olmuş, daha sonraları insan görüntülü tanrılar önem
kazanmışlardır.
Etrüsk
bileşik hayvanı
Resimde
Şimera adı ile bilinen bileşik bir hayvan görülüyor. Bu
resimdeki bileşik hayvan tümüyle Ön-Türk ile kadim Mısır
simgeleri içeriyor. Keçi bir Ön-Türk kutsal hayvanıdır. Yılan
ve aslan ise kadim Mısır simgeleri. Bu
ilişkilere hala tesadüf olarak bakanlara birkaç Latince sözcük
örneği sunayım. Bilindiği gibi Etrüskler Tur ve OK
(Romalıların söyleyişiyle OSK) boylarından oluşmuş idiler.
OSKlar sadece dil olarak yok edilmekle kalmamışlar bizzat
öldürülüp mallarına el konmuştur. İşte kanıtları:
-Occisor (OK katili) OK-CİZOR (sizor ‘kesen’ demek. Cisor
İngilizce /makas/) -Occidio (Ok öldürmek, OK kesmek)
-Occidi (Düşen, batan, yok olan OK)
-Occulco (Ezilen OK, Üstüne basılan OK) -Occulto (Gizlice yapılan iş, örtülü iş)
-Occumbo (Yere ölü olarak düşen OK) -Occupo (Ele geçırilen, işgal edilen OK, Fransızca couper
/kesmek/)
İngilizce /Occult/
gizli yapılan sihir, büyü demektir. Halbuki Occult = OK-KÜLTÜ
yani, OK dini veya kültürü demek oluyor. Görülüyor ki OK
kamlarının gece ayinleri gizli ve anlaşılmaz büyü olarak
değerlendirilmiştir. Etrüsklerin büyüye önem verdikleri
söylenir. Bunu yanlış değerlendiren Romalılar bu halkı toptan
yok etmeyi tercih etmişlerdir. Bu duruma şaşmamak gerekir
aradan 1,000 küsur sene sonra Engizisyon mahkemeleri aynı
vahşeti tekrarlamıştır. |