Asya'da
yaşayan boyların konuştuğu dil, günümüzden 15,000 yıl
öncesinden başlayarak 3,000 yıl öncesine kadar geçen dönem
içinde hem gramer kuralları, hem de nesnel ve kutsal
kavramları ile tam olarak gelişmişti. Bu dile Ön-Türkçe demek
doğru olur sanırım. Zira Ön-Türkçe konuşan insanlar göç
ettiklerinde birçok yeni dilin oluşmasında önderlik ettiler.
Ön-Türk
Göçleri
MÖ.
1,000 (günümüzden 3,000) yıllarından itibaren bu diller kesin
çizgilerle ayrılıp farklı abeceler ile yazılmaya
başlamışlardır. Fakat birçok örnekle göstermeye çalıştığım
gibi, Ön-Türk damgaları hepsine temel kaynak olmuştur. Orta
Asya Göktürk yazısı da aynı köke dayanır. Göktürk damgaları 38
adettir. Bunları alttaki resimde görmekteyiz.
38 Damgalı Orhun abecesi
Dikkat ederseniz, bu damgalardan bazıları basit tek sesler
iken bazıları hece, bazıları 3 harf ile ifade edilebilen
çift-sesli (diftong) işaretlerdir. Birçokları da bilinen
birtakım nesneleri andırır. Örneğin: T1 at üstündeki biniciyi,
OKH bir oku, Y1 yarım ayı, ....vs.
MÖ.
15,000 ile 3,000 yılları arasında geçen 12,000 yıllık süre
Ön-Türklerin dünyaya yayıldıkları dönemdir. Bu süre içinde
Asya'nın doğusunda Korece, Japonca, Tunguzca, Çukçice ve Aynuca
ortaya çıkmıştır. Bering boğazını aşanlar ise Maya, Aztek,
İnka dillerini ve onların pek çok yan lehçelerini
oluşturmuşlardır. Orta
Asya'da kalanlar ise, yazıyı geliştirmeye devam etmişler ve en
gelişmiş yazı türü olarak Göktürk yazısını oluşturmuşlardır.
Bu arada batıya ve güneye göç edenler Sümer çivi yazısını,
Elam, Saka, Kıbrıs ve Etrüsk yazılarını geliştirmişlerdir. Bu
yazı türlerinden Finike abecesi, Yunan ve Roma abeceleri de
türemiştir. Kuzey
ve kuzey-batıya göç etmiş olanlarından Viking, Fin, Macar ve
Baltık harfleri ortaya çıkmıştır. Anadolu'da ise Likya ve Lidya
yazıları Ön-Türk yazı şekline en çok benzeyen türlerdir.
Anadolu şehirlerinin pek çoğu Ön-Türkler tarafından
kurulmuşlardır. Ön-Türk kültürünün son kalesi batıda Truva
şehri ve iç-Anadolu'da Göreme (peri bacaları) bölgesi olmuştur.
Bu iki merkez de işgal edilince Anadolu Ön-Türk kültürü büyük
çapta yok olmuştur. O dönemden kalma yazılı taşlar ve kaya
resimleri halen tam olarak okunabilmiş değildirler. Bu
bakımdan, halen dilcilere ve kazı bilimcilere, sanat
tarihçilerine çok iş düşmektedir. Ancak, belli bir bilinç
düzeyi oluşmadığı sürece doğru yorumların yapılması mümkün
değildir. Atatürk tarafından geliştirilip üzerinde yıllarca
çalışmalar yapılmış olan Güneş Dil Kuramı yeniden ele
alınıp, güncel bilgilerle, sağlam bir temele oturtulmalıdır.
Kadim
kültürler sadece Türkologlar tarafından değil, dil, yazı,
inanç ve mimari eserlerinin inceleneceği bir uzman gurubu
tarafından ele alınmalıdırlar. Ortak olan yönler ortaya
çıkarılmalıdır. Bu çalışmaya yabancı uzmanlar da davet
edilmelidir. Atatürk, zamanında Macar dil uzmanlarını
Ankara'ya
davet etmiş, onlar da Türk dilinin kökenlerini araştıran
birçok eserler vermişlerdir. |