Orta Asya bölgesinin bir
zamanların önemli bir kültür merkezi olduğundan söz ettim.
(Bkz.
31 sayılı Kara Khoto-Tangut-Kutsal Güneş başlıklı yazım)
Kara-Khoto’nun batısında ve günümüzde Gobi çölü tarafından
yutulmak üzere olan önemli bir şehir bulunmaktadır. Çin’in
Kansu bölgesinde bulunan bu şehir
Tung Huang, Dunhuang
veya Dunwang adları
ile anılmaktadır. Tung sözü ile
Tunguz, Tangut,
Tankut ve
Tang
adlarının ilişkili olduğu görüşündeyim. Huang ise
doğrudan Türk Hanına işarettir.
(Bkz.
18 sayılı Khang/Kagan – Dingir/Ra başlıklı yazım)
Çeşitli şekillerde telaffuz edilen bu şehrin adına, Türkçe
olarak, pekala Tunghan
diyebiliriz.
Tunghan şehri belli
bir dönemde, uzun bir süre, büyük bir kültür merkezi idi. 1906
ile 1908 yılları arasında bu şehri ziyaret etmiş olan Fransız
dil bilimci Paul Pelliot
(1878-1945) bir oda dolusu
el yazmasından 6,000 kadarını çok ucuz bir fiyata satın alarak
Fransa’ya taşımıştır. Toplam sayısı
50,000 kadar olan bu
yazmalar ve resimler günümüzde dünyanın 29 farklı müzesinde
bulunuyorlar. Alttaki resimde solda yazmaların bulunduğu odada
çömelmiş olan Paul Pelliot ve sağda Türkçe Orhun abecesi ile
yazılı kısa bir bölüm görülmektedir.
Bu yazıtların Türk Orhun abecesi
ile yazılmış olanları çoğunluktadır. Alttaki resimde solda bu
yazıtlardan kısa bir bölümü ve sağında Orhun abecesini
görmekteyiz. Yazıtın bu bölümünü üç farklı uzman okumuşlardır.
Bunlardan ilki Türk yazıtlarını toplayıp kitap halinde
yayınlamış olan Hüseyin Namık
Orkun’dur. Kendisi bu kısmı okuyup
Eski Türk Yazıtları
başlıklı eserinde yayınlamıştır.
(Kaynak:
Türk Dil Kurumu Yayınları
529, sayfa 288, Ankara, 1987)
Daha sonra, aynı yazıyı Kâzım Mirşan ve Selahi Diker beyler de
ufak farklar getirerek benzer şekilde okumuşlardır.
Yazmadaki bu kısa
bölüm bir yemin törenini anlatmaktadır. Günümüz Türkçe’si ile
yukarıdaki yazılı metni kendi anlayışım çerçevesinde
aktarıyorum:
"Yemin
töreninin beşinci ay on sekizinde bilge lider (biligüç
öngül) ile büyük başlangıcı oldu.
(on
başlangıp kelti)
Yabgu Tutuk, Buzaç Tutuk, Öre Börtü Tutuk, Altun Tay Sangun
yardımcılık eder. (yarıtmalık
erür)
Ardından Öz Apa Tutuk adlı yüksek kağanımız
(ol
ongtu kangımığ),
Ok adlı yüz otuz er geliriz. (keltimiz)"
Parantez içinde ve kırmızı harflerle belirttiğim ifadeler
yazıtta kullanılmış olan o günün Türkçe’sine ait gerçek
sözlerdir. Öngül
sözünün öncü (lider) demek olduğunu ve
ol ongtu ile yükselmiş
(yönetici olmuş) anlamına
geldiğini görüyoruz.
Ön-Türk toplumlarında, en eski tarih öncesi dönemlerden
itibaren yemin törenlerinin kayda geçirilecek kadar önemli
olduklarını görüyoruz. Bu törenler büyük topluluklar
karşısında yapılır, yemin eden kişi “Tolu”
denen bir kutsal içeceği içerdi.
(Bkz. 17 sayılı
Akhenaton, Khan, Aton başlıklı yazım)
Kutsal içeceğin kabı ise genelde içi boş dağ keçisi boynuzu
olurdu. Bu tür bir kabın seçimi tesadüf eseri olmayıp
/yükselme, yüksekte durma/ kavramını da içermekte idi.
Ayrıca yazıdaki sözcükler iki nokta
üst-üste ile ayrılmaktadırlar. Aynı özelliği hem İtalya’daki
Osk yazıtlarında,
hem de Girit adasındaki Lineer-A yazıtlarında görmekteyiz.
(Bkz.
49 sayılı Yazının Gelişimi başlıklı yazım)
Yazı tarzının bu özelliği de tesadüf eseri olamaz. Öyle
anlaşılıyor ki, farklı coğrafyalara göç etmiş olan, fakat aynı
kök kültürden türemiş olan insanlar gittikleri bölgelerde hem
yazı tarzlarını hem de geleneklerini korumuşlardır. |