Metafor / Kuantum Evren

WWW.ASTROSET.COM

KUANTUM İNSAN- KUANTUM BİLGELİK - 2

Doç.Dr. Haluk BERKMEN

 

  Kuantum insan sürekli cevher ile, öz ile iletişim içinde olduğundan gerçek bir öznedir. Yani, kuantum kişi veya bilge kişi cevher ile veya tümel enerji alanı ile, her nasıl tanımlarsak tanımlayalım, bütünsel bir iletişim içindedir.

  Ne- ise-ne mi?
  Nedir bu “nesne” denilen şey. “Nesne” deyince ne anlıyoruz? Madde mi? Cisim mi? Ne-ise-ne mi? Evet, bu sonuncusu. Ne-ise-ne. Yani, tanımlanamayan, özden kaynaklanan bir oluşum. Nesne denen varlık dört farklı şekilde bulunur. 1. Düşünce şeklinde, 2. Söz şeklinde, 3. Simge şeklinde ve 4. Az veya çok yoğunlaşmış enerji şeklinde.

  Varlık fiziksel boyuta çıkmadan önce düşünce şeklindedir. Örneğin, bir müzik eseri kulağımıza ses olarak ulaşmadan önce bestecinin düşüncesinde varlık alanına çıkar. Keza her söylenen söz de önce bir düşüncedir. Düşünce yazıya veya resme döküldüğünde simgeleşir. Yani, bir düşüncenin şekillenmesi oluşur. Bir mühendisin çizdiği plan da bir simgedir. Nihayet, simge yoğunlaşmış enerji olarak nesneleşir. Örneğin, bir ev inşa edildiğinde taş, toprak, demir, tahta gibi enerji içeren nesneler bir plan dahilinde bir-araya getirilir ve tutarlı bir yapı oluşturulur.

  Bir roman veya bir film de önce düşüncede başlar sonra simgeler yardımıyla insanlara sunulur. Demek ki en temel enerji türü düşünce enerjisidir. Bu düşünce genelde tin boyutundan ortaya çıksa da, altta yatan ve bizim dahi farkında olmadığımız ruh boyutu ile etkileşim halindedir. İnsan olmak demek, bir bakıma, bu kaynak ile şuurlu bir etkileşim içine girmeyi başarmak demektir. İşte, bu etkileşimi farkındalıkla başaran insana “özne” denir.

 Şuurlu Enerji
  Özne, en genel anlamda farkında olan,  yorumlayan, yani bilinçli fail olandır. Bu durumda olan kişilere uyanık olanlar veya şuurlu olanlar da denir. İnsanın özü enerji ise özne = şuurlu enerji olarak tanımlanabilir.  Çünkü, bizim özümüz enerjidir. Biz ne sadece tiniz ne de sadece bedeniz. Biz, her ikisinin bileşkesi olan bir şuurlu (bilinçli) enerji paketiyiz. Şuurlu olmak ise kendi üzerine düşünmek ve kendini sorgulamak demektir. Kendini sorgulamadan yaşayan insan ancak beşer olabilir. Karşılaştığı olaylara tepkiler verir ve bir nesne gibi davranır. Çünkü, her nesne etkiye tepki ile karşılık verir. Hayvanların yaşantıları da etki-tepki ilişkisi içinde gelişir. Etkiler dıştan veya içten olabilir. Bedenden gelen içsel tepkilere “içgüdü” diyoruz. Uyuma ihtiyacı, beslenme ihtiyacı ve seks (çoğalma) ihtiyacı bedenden gelen içgüdüsel etkilerdir. Bu etkileri tatmin etmek için yapılan her türlü girişim bir tepkiden öteye gitmez.

  Oysa ki insan olmak demek iç ve dış etkilerin farkındalığı içinde gerekeni gerektiği şekilde şuurlu olarak yapmak demektir. Burada isteğin kontrolü çok önemli bir yer tutar. Etkilere tepki vermek doğal bir istektir. Tepkileri kontrol etmek ise bilinçli davranışın ön şartıdır. Bu kontrol, önce insanın  kendi isteği ile olur. İnsan benlik boyutunda ilerledikçe bu kontrol kendiliğinden ve anında ortaya çıkar.

  Edilgen değil etken olmak
  Beşer boyutunda bulunan insan, iş yapma yetisine sahip olan, fakat bu kapasiteyi ancak dış veya iç bir etki karşısında tepki şeklinde ortaya koyan varlıktır. Bu tür insan edilgen bir varlıktır ve bir bakıma uykudadır. Oysa ki, gerçek insan edilgen değil etken bir varlıktır ve gerçek bir öznedir. Özne olan insan çevresine yararlı olur ve hem kendini hem de çevresini pozitif yönde değiştirir. Özne, yani faal insan kendi isteği ile, etki olsun veya olmasın, enerjini pozitif yönde kullanabilen varlıktır. Enerji atıl kalamaz. Sürekli üretir, dönüştürür ve kendi de dönüşür. Enerji aynı durumda, eylemsiz kalamaz. Sürekli eylem içinde olmak zorundadır. En temel eylem de düşünce eylemidir. Şu halde, özne olan insan sürekli düşünür ve yorumlar. Yani, uyanıktır ve farkındadır. Demek ki, farkındalık daima pozitif eylem ile el ele gider. Pozitif enerji sahibi insan hem kendine hem de çevresine faydalı ve hayırlı eylem içindedir. Bu eylem önce düşüncede, yani içte, sonra da dışta belirmesi gerekir.

  Kaynağa, yani Tanrısal öze bağlı olan insanlar yaratıcıdırlar. Yaratıcılık önce düşünce de sonra da görünür âlemde ortaya çıkar. Yaratıcılık özelliği her ne kadar Tanrıya ait olsa da insan bir aracı oldu mu hem kendine hem de çevresine faydalı yaratılarda bulunabilir. Yaratmak eylemi yoktan var etmek değildir. Yaratmak, doğada bulunan nesnelerin yardımıyla doğada bulunmayan bir yapıyı ortaya çıkarmak şeklinde anlaşılmalıdır. Bu bir sanat eseri olabilir, felsefi veya dini bir doktrin olabilir, hatta gündelik hayatta pratik kolaylık sağlayan bir alet dahi olabilir.

  Kısaca, yaratıcılık sözel de olabilir, simgesel de olabilir, maddesel de olabilir. Ancak ilk şart insanın beşer boyutundan kurtulup özne boyutuna yükselmesidir. Bunun için de farkında olmak ve sorumluluk almak şarttır.

  Birçok bilim adamı: “Ben araştırma yaparım. Sorumluluk benim araştırmalarımı iyi veya kötüye kullananlardadır. Bende sorumluluk yoktur”, şeklinde düşünürler.

"Oysa ki bilge insan her söylediği sözden ve yaptığı eylemden sorumludur."

<< ÖNCEKİ BÖLÜM

SONRAKİ BÖLÜM >>

 

© Astroset 2004-2010