Ertesi sabah uyandığımızda ikimizin de aynı
kararı vermiş olduğunu görmek bizi hiç şaşırtmadı hatta
gülmemize bile neden oldu. Evet! Asita haklıydı, bu bilgiler
bir anda kavranacak şeyler değildi. Uygulama yapmak ve
sindirmeye çalışmak çok önemliydi. İki şehir çocuğu olarak
muzip muzip
baktık birbirimize; meditasyon, yürüyüş, bahçe çapalamak,
kendi yemeğimizi yapmak, bulaşığımızı ve çamaşırlarımızı elle
yıkamak, günümüz modern insanı için olduğu kadar bizim içinde
hayli yeni bir deneyim olacaktı.
Meditasyon
için bizi bahçede bekliyordu, saat henüz çok erkendi ve
kahvaltı yapmadan aç karnına meditasyon önermişti. Bahçeye
yanına gittik. Meditasyonumuzu ve hayli hafif kahvaltımızı
yaptıktan sonra biraz bahçede çapa yapmamızı istedi öğleye
kadar bahçede çalışıp, bir yemek arası ve dinlenme molası
verecektik ve tüm öğlenden sonra da bizimle konuşacaktı,
sevinç içinde yanına koştuk, bir an önce sohbete başlamak için
özellikle ben öyle sabırsızdım ki… Nihayet istediğim
saat gelmişti bugün hava biraz serin olduğu için bahçede
oturmamaya karar verdik, bizi içeri davet etti. Bugün ot
çaylarını ben yapacaktım, çaylarımızı yudumlarken o derin ve
sevgi dolu sesi ile başladı anlatmaya:
“Kendini keşfetmeye
karar veren bir insanın hali bazen ruhsal öğretilerde çok
kullanılan, cennete yaptığı iyiliklerle girmeye çalışan ama
bavullarının doluluğu nedeniyle kapıdan geçemeyen kadın
örneğine benzer. İlk başlarda ego, benlik eski bilinen
alışkanlıkları ki, iyilik yapmak da buna dahildir değiştirmeye
karşı çıkar. “Ama ben bunları yıllardır
biriktirdim! Parlattım, ondan ya da şundan daha
fazla bilgili, daha iyi, daha verimli olmak için
çalıştım! Bunları bırakamam!” der. Yani birilerine yaranmak,
iyi gözükmek, durumunu sağlamlaştırmak için iyilik yapmıştır,
bir tür ruhsal ticarete aracı olmuştur. Fakat, benliğin
istediği, o çok istediği bilgeliğin yanında bunları bırakmak
küçük bir bedeldir: benlik, ego ne derseniz deyin çok
hesapçıdır; hemen hesap yapar, bilanço çıkarır ve sonunda
“tamam!” Der. “Kabul ediyorum. Bunları bırakacağım. Artık
bunların yerine, bana söylenecekleri kabul ediyorum.”
Odayı, ancak yeni şeylerle doldurmak için
boşaltmayı kabul ederiz. Benlik ancak buna izin verir. Bu,
kendi kendini kandırmanın ilk başlangıcıdır ama başka çare de
yoktur. Bilgelik basamaklarına tırmanmak öncelikle bu kendini
kandırma eylemleriyle başlar, yolda ilerledikçe gerçekler fark
edilir ve isteyerek fazlalıklar terk edilir o yüzden uzun ve
zahmetli bir yol olduğu söylenir. Bizler değişimi,
içsel değişimi özellikle bir tür organ nakli gibi düşünürüz.
Bu kafa işime yaramıyor, işimize yarar bir kafaya ihtiyacım
var kararına varınca sanki bu kafamız çıkartılacak ve yerine
dünyaya bambaşka bakmamıza neden olacak bir kafa
yerleştirilecek gibi davranırız.” Durdu biraz soluk
aldı, bizlere baktı; gözlerimizdeki pırıltıyı görünce
anlatmaya devam etti.
“Benimle
çalışmaya gelen pek çok kişi aslında hakkımda bir şeyler
duydukları, meditasyon öğretmeni ve Tibetli bir lama, bir
bilge olarak ünümü bildikleri için bana geldiler. Bunlardan
kaçı yolda birbirimize rastladığımız veya bir restoranda
karşılaştığımız için bana gelirdi ki? Çok az kişi böyle bir
karşılaşmada kendini tanıma veya meditasyon üzerinde çalışma
ilhamı alır yani öğretmeni gördüğünde veya onun adını
duyduğunda ona içsel bir çekilim duyacak kişinin sayısı
azdır. İnsanlar daha çok, egzotik Tibet’ten gelen bir
meditasyon öğretmeni olmamdan ve bana yakıştırılan eski bir
bilgenin yeni reenkarnasyonu olduğumu sanmaktan
etkileniyorlar. Ama bütün bunlar insanın kendini keşfetme
isteğinin yanında öyle önemsiz ki inanın bana, bu tip
yaklaşımlarla bilgelik yolunda yürümek ve yükselmek öyle zor
ki, insan bunu bir anlayabilse asla istemez ama anlama ve algı
kapılarının açılımı da bu yanılgılardan geçiyor, derin ve
gerekli bir paradokstur bu … Bu yüzden insanlar bana
gelip öğrenciliğe kabul edilmek, Budist öğretilerine ve bu
yoldaki meditasyoncuların öğretisi olan sangha'ya geçmek
istiyorlar. Ama bu kabul töreni gerçekte o kişiler için nedir?
Ne ifade eder, sadece gösteriş midir? Tören sonrası
izledikleri yolda devam edebilecekler midir? Budist soyunun
bilgeliğini bir neslin meditasyoncularından diğerine
geçirmenin uzun ve büyük bir geleneği vardır, bu geçiş de
kabul töreni ile ilgilidir. Tüm bu törenlerin yapıldığı
manastırımı da bu nedenle terk edip bu dağ köyüne çekildim
ben, törensel ve gösteri ile ilgili şeyler sunmak istemiyorum
öğrencilerimize, benim işim daha derinlere dalmak
isteyenlerle… Bu noktada biraz alaycı olduğum için
beni affedin ama bütün bunlar benim için öyle komik ki.
İnsanlar üyeliğe kabul edilmekten çok hoşlanırlar. Bir kulübün
üyeliğine kabul edilip unvan edinmeyi sevdikleri gibi bilgelik
kazanmayı da aynı şekilde severler ve isterler ama asıl
değiştirilmesi gereken ilk kavram budur. Sizde ve sizinle
karşılaşmamızda aynı hissi yaşamadığım için ikinizi de kabul
ettim yoksa uzun zamandır öğrenci kabul
etmiyorum.”
“Evet diye
haykırdım! Ben adınızı duyduğumda çok etkilenmiştim.” Bana
bakıp öyle bir gülümsedi ki söylediklerimden çok utandım. Ve
devam etti:
“Bazı kimseler Picasso'nun bir tablosunu
yalnızca ressamın ismi için satın alırlar. Aldıkları şeyin
sanatsal değerini göz önüne almadan binlerce dolar para
öderler. Tablonun sanatsal değerinin garantisi olarak resmin
gerçek olduğunu gösteren belgeleri, şöhretini ve söylentileri
satın alırlar. Böyle bir harekette mükemmel bir zekaya ihtiyaç
yoktur. Ya da bir kişi kendini doyumsuz ve değersiz
hissettiği için bir kulübe katılıp belli bir organizasyonun
parçası olabilir. Gruptakiler kariyer sahibi ve zengindirler
ve bu kişi onlar tarafından benimsenmeyi isteyebilir. Eğer
gerçekten istediği bu ise, bulunduğu evrim noktası orada ise
bu yaptığı onun için yararlıdır ama pek çok kişi bu tip
katılımları bile düşünerek ve bilerek yapmaz, bir arkadaşı
önerdiği için o gruba katılır ve bu benim ihtiyacım mıdır diye
hiç düşünmez bile…
Kim kimi kandırmaktadır? Kendini kandırarak
bir yolda ilerlenir mi? Peki! Kendi kendini kandırıp egosunu
tatmin eden öğretmen midir? "Üyeliğe kabul edilmiş bir sürü
takipçim var mı demek ister." Yani keşiş, yogi veya hangi
uygulamada bu organizasyona katıldılarsa öğrencilerine daha
akıllı veya ruhsal hale geldiklerini söyleyerek onları
kandıran öğretmen midir? O kadar çok unvan vardır ki. Hem
öğretmenler hem öğrenciler sık sık bunu yaşarlar. Peki bu isim
ve sıfatlar bize gerçekten yarar sağlarlar mı? Gerçekten
faydalı olurlar mı? Yarım saatlik bir tören bizi bir sonraki
adım olan aydınlanmaya götür mü? Götürmez; bu gerçekle
yüzleşelim. Şahsen ben Budist neslime ve onun öğretilerinin
gücüne karşı büyük bir bağlılık ve güven duyuyorum ama bunu
basit bir düşünceyle yapmıyorum. Ruhsallığa
gerçekten çetin türden bir zekayla yaklaşmalıyız. Bir
öğretmeni dinlemeye gidiyorsak onun şöhretinin ve karizmasının
bizi etkilemesine izin vermemeli ve konferansta söylediği her
kelimeyi tamamen anlamalı, öğretilen- her meditasyon tekniğini
farklı bakış açılarından görmeli sonra uygulamaya koymalıyız.
Belki de bu öğretmen ve bu meditasyon türü bizim hiç işimize
yaramayacaktır. Her duyduğumuzu ve gördüğümüzü alırsak, bilgi
oburu olmaz mıyız? Öğretilerle ve-öğreten kişiyle
zeki ve açık bir iletişim kurmalıyız. Böyle bir zekanın
öğretmeni duygusallaştırmak veya romantikleştirmek gibi bir
işlevi yoktur. Bilgelik, ne etkileyici nitelikleri kolay ve
aldatıcı bir tarzda kabullenmekle, ne de bize katkıda
bulunacak bir kulübe katılmakla ilgili değildir.
Gerçek içsel yolculuk, bilgeliği satın alabileceğimiz veya
çalabileceğimiz bilge bir öğretmen bulma sorunu değildir.
Gerçek üyeliğe
kabul töreni yani ruhsal inisiyasyon, ruhsal arkadaşımızla
(rehberimizle) ve kendimizle dürüst ve dolaysız iletişim
kurmakla ilgilidir. Bu yüzden kendimizi ve kendi
kandırmacalarımızı açığa çıkarmak için çaba sarf etmemiz
gerekecektir. Teslim olmalı ve egomuzun kaba ve ham
niteliklerini açığa çıkarmalıyız.”
Saat epey
geç olmuştu ve ikimizde dikkat kesilmekten yorulmuştuk. O ise
hiç yorgun görünmüyordu, sabaha kadar konuşabilir izlenimi
vardı. Bize, “Gençler bu
bilgileri alırken kendinizi sıkmayın, rahat bırakın, bunlar
ruha ait bilgiler olduğu ve siz de acıkmış olduğunuz için
ruhunuz zaten onları büyük bir sevinçle dinleyecek, kendi iç
belleğine kaydedecek ve ihtiyacınız olduğunda da ortaya
çıkaracaktır, hadi artık gidip yatın, yarın yeni ve farklı
şeyler konuşacağız” dedi. Hızlı
adımlarla odamıza yürüdük, çok uykumuz gelmişti…
|