Hepimiz büyülenmiş gibiydik, hava çoktan kararmış, üstelikte soğumuştu
ama kimsenin canı sohbetin bitmesini istemiyordu. "Haydi kalkın kalkın! üşüyeceksiniz"
dedi, rehberimiz. Otelde devam ederiz ,merak etmeyin canım, daha
birlikteyiz nasıl olsa’ dedi. Otele yürürken düşündüm, bütün
bunlar rastlantı olabilir miydi? Sanki görünmeyen bir güç, tüm bu
bilgileri yeniden gözden geçirmem bana yardım ediyor, destek oluyordu.
‘En
büyük bilginin kendini bilmek’
olduğu
gerçeği ile Nepal’de çeşitli nedenlerin bir araya gelmesiyle yeniden
karşılaşmıştım. Bizim turumuzun rehberi kültürlü ve anlatmayı seven biri
olmayabilirdi, gruptakiler bu kadar meraklı olmayıp, konuyu kısa
kestirebilirlerdi. Sanki saatler süren ruhsal bir yolculuk yapmıştık bu
günbatımında. Buda' nın
öğretisi insanlara, amaca erişmek için bütün yollardan
yararlanabileceklerini ve amaca vardıklarında da hemen o yolları terk
etmelerini söylüyordu,
"tıpkı
bir adamın kıyıya varır varmaz salı bırakması gibi..."
O
halde amaç tespit edilmeli değil mi? dedim arkadaşıma, o da ‘evet’
dedi, ‘güzel bir soru, rehberi dinlerken ben de aynı şeyi düşündüm
doğrusu, insanın dünyadaki amacı nedir? Hıh diye güldüm. ‘Hoş
geldin aramıza, eee biz ne diyoruz ki’? Hızlı bir tartışmaya tutuştuk.
Sonunda, günümüzde de bu öğretilerin hepsinden alınabilecek pek çok
derslerin bulunduğu görüşünde birleştik... Ve tüm gece boyunca uzun uzun
sohbet etmeye karar verdik.
Haydi hızlanın geç kalıyoruz dedi arkadaşlar. Adımlarımızı
sıklaştırdık, üşümeye de başlamıştım. Üşütürsem yandım diye düşündüm, bu
gezide hastalanmak istemiyorum, öğrenecek çok şeyim var. Otele
geldik, bazıları yorgundu, hemen yattılar. Biz dördümüz devam ettik.
Rehberimiz, ben ve diğer iki tur arkadaşım. Artık sohbet iyice
koyulaşıp, felsefi bir havaya bürümüştü.
Buda'nın yıllar önce bahsettiği amaç bu gün de amacımız
değil mi ki? Dedi …. Ben yine dayanamayıp hızla yanıtladım. ‘O amaç da kendini
tanıma çalışması kısacası kendini bilmekten başka ne olabilir ki?’
Arkadaşlar da bu görüşe katıldı ama benim iyice kafam karışmıştı. İyi
ama ben kendimi nasıl bileceğim, bana kim yardım edecek? Bilmek
istiyorum da, yardımsız olmaz ki! Diye düşündüm, kendimi çaresiz
hissettim. Bir an bir iki saat önce dinlediğim Buda’nın yaşamı geldi
aklıma ve Himalaya dağının eteklerinde yaşayan bilge Asita’yı tanımak
istedim. Keşke dedim, benim de bir bilge Asitam olsaydı. Her şey ne
kolay olurdu…
Kendimle konuşmaya dalmışken arkadaşların sesini duydum. Dikkatim
dağılmış diye düşündüm. Aaa ne güzel konuşuyorlar yine… Kendimle
konuşmaktan vazgeçsem iyi olacak ve kulak kabarttım onlara. ‘Buda'nın
yolu sekiz basamaklıdır’
diyorlardı.
Doğru
anlama - Doğru karar - Doğru davranış - Doğru iş - Doğru konuşma - Doğru
çaba Doğru düşünce - Doğru hatırlatma
Yolun temel taşları
işte bunlar dedik, sevinçle birbirimize, azgın atlar gibi gemlenmesi
gereken, kontrolden çıktığında herkese zarar veren egonun kontrol altına
alınması işte bulduk temel taşları. İnsan bu sekiz doğruyu uygulayarak
yaşamın üç özelliğine egemen olabilir, belki de gerçek sadece bu
kadardır.
“Egoya
Hakimiyet”
neden olmasın
ki! Aranıp aranıp duruyoruz da bulacağımız gerçek kendi içimizdeki gücün
terbiye edilmesi olmasın sakın, tıpkı Budizm'deki gibi. Belki de Buda,
“Nirvanaya Ulaştım” derken sadece bunu söylemek istiyordu,
‘gerçeği gördüm, nefsimi yendim, orta yolu seçtim.’
Istırap-Nedensellik çemberi, Karma, Tekrar doğuş ve kurtuluşta Nirvana-
Aydınlanma-Şuurlanma çemberlerine ulaşmak neden mümkün olmasın? Günün en
önemli sorusu oldu… Ama yanıtının belki de yaşamlar boyu süreceğini
hepimiz biliyorduk.’ Olsun yine de bir yol vardır’ dedim. Rehberimiz
artık yorulmuştu. Gençler bu sohbet bitmez, hadi artık yatalım, sonra
devam ederiz diyerek, Buda’nın Nirvana’ ya ulaşabilmek için söylediği şu
sözlerle bitirdi sohbetini:
"Bir öğreti iç barışı
değil de tutkuyu kışkırtıyorsa alçak gönüllülüğü değil de kibri, azla
yetinmeyi değil çoğu elde etmeyi, yalnız kalıp kendini dinlemeyi değil
de kalabalığa karışıp kendinden kopmayı, tam çaba, tam uygulamayı değil
de aylaklığı, tembelliği, zihni yatıştırmayı değil de zihindeki
karmaşayı hızlandırmayı isteklendiriyorsa o öğreti ile asla Nirvana'ya,
kurtuluşa ulaşılamaz."
Gün ağarmak üzereydi ve bizi yoğun bir gün bekliyordu ama biz hiç yorgun
değildik. Tam aksine konuşmalar bizi daha da canlandırmıştı. Bu
sohbetler burada bir süre daha kalma isteğimi körüklemişti, ‘hayırlısı’
dedim içimden ve yatmaya gittim.
|