Nea Nepal'de

Bölüm 21

WWW.ASTROSET.COM

KÖYLERE YOLCULUK  NAMASTE !

Bilgeliği Aramak Bilgeliktir
Suzuki

  Asita bilgi çalışmalarına ara verdi. Bizi köylere yolladı. “Bir süre aşağı köylerde kalın, sabah, akşam meditasyon yapın ve söylediklerim hakkında derin konsantrasyon içinde zihni boşaltarak anlamaya çalışın, daha doğrusu anlamın size nüfuz etmesine neden olun, biraz ara verelim bu bilgiyi hazmedin, sindirin ki yenisini konuşalım, sizi bilgiyle hayli şişmiş görüyorum özellikle bir kum tanesi olmak ve aydınlanmanın günlük yaşamın sıradanlığı içinde olması konusuna konsantre olun” diye de sıkı sıkı tembih etti gülerek ve el sallayarak bizi yolcu etti. Gitmek istiyor muyduk? Emin değilim ama yapacak bir şey yoktu baştan onun her söylediğini dinleyeceğimiz ve bu kısa süre içinde yaptırdıklarını sorgulamayacağımız konusunda söz vermiştik. İki zihnin karşılaşmasında teslimiyetin ve kendini bırakmanın öneminden uzun uzun söz etmişti zaten.
  Birkaç köy dolaşmamızı orada onların evinde misafir olmamızı gündüzleri de onların tarlalarında, bahçelerinde, pazarlarında çalışmamızı da rica etmeyi unutmadı tabii ki. “Yüksek enerji taşıyan aydınlatıcı bilgileri aldıktan sonra tıpkı çok yemek yeyince hazmetmek için yürümek gerektiği gibi, fiziksel işler, beden hareketleri yaparsanız rahatlarsınız, bedenle yapılan eylemleri, çalışmayı ve günlük yaşamın getirdiklerini asla küçümsemeyin” diyordu.

  Köyleri dolaşırken, Doğanla da bol bol sohbet etme imkanı bulduk. İkimizde yaşadığımız deneyimden çok etkilenmiştik ve bu konu hakkında büyüsü bozulmasın diye çok söz etmek istemiyor, Nepal’le ilgili genel şeylerden konuşuyorduk. Akşamları odamıza çekildiğimizde ve sabahları çok erken saatlerde her ikimizde konsantrasyon konularımızla ilgili derin düşüncelere dalıyor oldukça uzun meditasyonlar yapıyorduk. Meditasyon yapmayı pek sevmeyen biri olarak bende kendime şaşırıyordum doğrusu… Bu değişimi buranın havasına suyuna mı borçluydum yoksa Asita’nın varlığına mı? Onu ancak şehre yani evime dönünce anlayabilirdim.

  “Doğan dikkat ettin mi “diyordu “Namaste! Nepal’daki anahtar sözcük. Merhaba, güle,  teşekkür ederim, buyurun, kolay gelsin ağabey ve benzeri birçok anlama geliyor.”
  “Evet çok hoş diye başımı salladım”. İtiraf etmeliyim ki benim de tek öğrendiğimi sözcük bu idi. Ne yazık ki Nepal dilini ve alfabesini öğrenecek kadar azimli olamadım bu süre içinde. Kendi içime yönelmek ve gurumu dinlemek daha iyi gelmişti bana. Köyleri dolaşırken Tibet ve Nepal’le ilgili aklımda kalanları da sizlerle paylaşabilirim diye düşündüm ve notlar aldım. Söz ettim mi bilmiyorum ama Asita bunları yazmalısın dediğinden beri Nepal öykümü kaleme almaya başladım henüz seyahat notları halinde ama bir gün mutlaka elinize ulaşacaklar biliyorum daha doğrusu hissediyorum…
  Köyler çok sade ama yine de etnik ve egzotik bir hava var, bizimkilerden çok farklı ama sadelik ve doğallık açısından tabi bu köylerde de yaşam oldukça doğal, fakirlik çok dikkat çekici bir öğe buralarda, insana yeni şuur halleri yaşatıyor. Son seyahat notlarımı da bu arada aktarayım dedim. Bilge Asita ile olan ruhsal yolculuğumuzun da sanki sonlarına geliyoruz. Geçen gün söylemek istediği son birkaç şey daha var gibi geldi bana. Çünkü o her şeyin yaşamın içinde öğrenileceğini savunan bir bilge, günlük yaşama indirgenmeyen hiçbir bilgiye inanmıyor… Belli ki bizden de duyduklarımızı kendi yerimize dönüp uygulamamızı ve diğerleriyle paylaşmamızı isteyecek besbelli ki !...

  Kırmızı Nepal’de en çok sevilen renk biliyor musunuz? Sokaklarda, her yerde en çok kırmızı var. Kadınlar evlendikten sonra nerdeyse hep kırmızı giyiyorlar, evli olmayanlar ise giyemiyorlar. Kadının evli olup olmadığını giysiden de anlayabilirsiniz. Nepal’da "Kadınlar Bayramı" diye bir olaydan söz etti Doğan. Vadinin bütün kadınları kırmızı sarilerini giyip kutsal sayılan Bagmati nehri kenarındaki Pashupatinath'da toplanıyorlarmış. Pashupatinath, hinduların en kutsal tapınaklarından biri. Normal zamanda Hindistan'dan bile insanlar burayı ziyarete geliyorlarmış. 
  Kadınlar pek hoş giyiniyorlar doğrusu, bir kadın olarak bu giysileri beğenmemek mümkün değil. Işıl, ışıl rengârenk sârilerinin altına daracık, göbek ve sırtlarının bir bölümünü açıkta bırakan yarım bluzlar giyiyorlar. Göbek ayıp sayılmıyormuş burada, hatta sırt göğüs de cinsel değil. Ama bacakların gözükmesi  tam bir tabu! O yüzden kadınlar bacak hatlarını göstermemeye çabalıyorlar. Ya da bolca bir pantolon üzerine dize kadar elbise geçiriyorlar. Gene evli olan kadınların iki kaşlarının ortasında kırmızı bir benek ("bindi") ve boyunlarında da ışıltılı boncuklardan çok güzel kolyeler görmek mümkün.
  Tibetli evli Kadınlar ise elbiselerinin üzerine enine çizgili bir önlük takıyorlar, renkli hoş görünümlü bir önlük. Kadınların simsiyah  upuzun saçları hep topuz ya da örgülü. Kısa saçlı kadın (Bhutanlı Budist rahibeler dışında) hiç görmedim. Aksamları erkenden yatıyor Nepalliler, sabahları da gün ağarmadan kalkıp işlerine koyuluyorlar. Akşam sekizden sonra sokaklar boş ve sessiz, ama güvenli hissediyor insan kendini bütün o karanlık ve ıssızlığa rağmen.
  Bana takvimleri de ilginç geldi pek anlamadım ama Nepalliler bizden bambaşka bir takvim kullanıyorlar yanılmıyorsam onlar 2050'li yıllardalar şu anda. Nepal televizyonu aksamları yayın yapıyor ve Nepal, Hint ve Pakistan dizileri ve Filizleri yayınlıyor, gerçekten görülmeye değer Hint Filizleri. Baştan sona inanılmaz danslar ve kostümleri ile şarkılardan oluşuyor. Nepal’ın o Asya havasını solurken, hipnoz etkisi yarattı bu filimler bende nedense. Hintçe ve Nepalce birbirlerine çok yakın olduğu için Filizleri anlamakta güçlük çekmiyorlar.

  Milli yemeği "Dal Baht" Nepal’ın. Pilav mercimek çorbası ve acılı ıspanaktan ibaret. Turistler için çok sulandırılmış versiyonları var ama yerlilerin gittiği lokantalarda çok acı bu yemek, ye yiyebilirsen. Tabii ki denedik ve ağzımızdaki alevleri söndürebilmek için bir kâse yoğurt yemek zorunda kaldık. Sanırım buralarda gerçek ev yemekleri yiyebilmek için insanin baharat eşiğinin çok yüksek olması gerekiyor. Tibetlilerin özel yemeği ise Mono, yani Tibet mantisi, çok lezzetli bir şey anlatmakla olmaz. Burada hasretini çektiğim Türk yemekleri listesine girecek kadar güzeldi Mono.
  Seyyar kuşçuları da gördüm Katmandu'da buraya gelmeden önce. Evde bakmak için alınabileceği gibi sırf azat etmek için de kuşlar satıyorlar. Parmak kadar minnacık kırmızı gagalı kuşlar, hepsi çok sevimli. Hayvanlar her yerdeler zaten, sokaklar ineklerin ve köpeklerin hâkimiyetinde, tapınaklar ise maymunların. Canlıları öldürmek Nepallilere yasak. Maymun ve inek gibi birçok hayvan da kutsal sayılıyor. Et yiyorlar yemesine ama kasaplık işlerini Müslüman azınlığa yaptırıyorlar.
  Burada suyu kaynatmadan içmek mümkün değil. Sebzeleri de önce iyotlu suya yatırmak gerekiyor. Yoksa yöresel bakterilere alışık olmayan beden çok hasta düşebiliyor. Bulaşıcı hastalıklardan korunmak için de bunu yapmak şart. Lokantalarda su içmek çok tehlikeli ama çay ve kahve serbest.
  Trafik soldan akıyor. Hiç bir yerde trafik lambası veya işareti olmadığı için kavşaklar tam bir karmaşa halinde. Pek az yaya kaldırımı olmasından dolayı yayalar da hep yollardalar. Ancak mucizevî bir şekilde, trafik rahatlıkla akıyor. Kimseye çarpmamaya dikkat etmek ve hiç durmadan korna çalarak çevredekileri uyarmak yeterli. Nepal'de de ayni Türkiye'deki gibi bir dolmuş sistemi var. Ama, şoför kabini yolcuların oturduğu arka kasadan ayrı olduğu için, inmek istendiğinde tavanı yumruklamak gerekiyor.

  Bu yaşamımda köyleri ve kendine has şehirleriyle benim için yeni bir yolun başlangıcı olan Nepal’i unutmam pek mümkün olacak gibi görünmüyor ama içsel yolculuk için çok gerekli midir derseniz inanın bir yanıt veremem. Bu benim yolculuğumda böyle aktı, sizinkini ancak siz bilebilirsiniz daha önce de söylediğim gibi niyet ettikten sonra İstanbul’un o karmaşık şehir trafiği içinde bile aydınlanabilir bence insan yeter ki istesin!...

  Doğan da bende Asita ile sohbeti çok özledik, bizi yollayalı on gün oldu, inanılmaz bir istekle dönmeyi istemeden dönmeyin demişti. Bu sabah birbirimize baktık ve aynı anda ikimizde kocaman bir eveeeeet dedik, dönüyoruz ve onu dinlemek istiyoruz. Evrenin bize tanıdığı bu şansı en iyi şekilde değerlendirmeye öyle kararlıyız ki, zor şartları sevmeyen şehir çocukları olarak büyük bir değişime uğradık herhalde, sesimiz soluğumuz kesildi, yeter ki konuşsun diyoruz ikimizde büyülenmiş gibiyiz…

<< Önceki Bölüm

Sonraki Bölüm >>

 

© Astroset 2004-2010