Asita’nın dağ köyündeki küçücük kulübesine geri döndüğümüzde
gerçekten kendimizi evimize dönmüş gibi hissettik. Bizi eve
tırmanırken gördü ve karşılamaya çıktı. Yüzündeki çok memnun ve sevinçli
ifadeden her şeyin yolunda gittiğini anladık. Bize sevgi dolu
gözlerle bakıyor ve sanki taa yüreğinden kutluyordu. Bütün yorgunluğumuz
bir anda geçti. Ben hemen o güzel ot çayından içmek için mutfağa koştum.
Doğanla ikisi arka bahçeye geçmişlerdi bize. Köylerde neler yaptığımızı,
neler yaşadığımızı, ne gibi haller geçirdiğimizi sordu. her şeyi iyice
anlamak istiyordu. Sonra “hadi
bugün dinlenin sizi serbest bırakıyorum. Yarın sabah erkenden kendi iç
yolculuğumuza çıkarız. Çok acıkmışsınız görüyorum ama artık size kendi
gücünüzü kullanmayı işaret etmek istiyorum. Ben hep yanınızda olamam.
Başka birileri daha gelmek için aşağıdaki köyden aracılarını
göndermişler, erteledim, sizinle işim bitmedi ama bitmek üzere.”
Söylediklerine hiç şaşırmadım, tam da böyle tahmin etmiştim daha doğrusu
hissetmiştim demek daha doğru galiba.
Sabah hepimiz çok erken uyandık, hava öyle güzeldi ki, sabah çiğleri
hala yaprakların üzerinde duruyor. Gün doğuşunun hafif serinliği içimizi
ürpertiyordu. Hemen meditasyon odamıza koştuk. O çoktan gelmiş hatta
meditasyona başlamıştı bile. O odada sürekli buhurdanlık
kullanmaktan ötürü ortama son derece mistik hava katan bir koku vardı.
Kokuyu içime çeker çekmez canım gözlerimi kapatmak istiyordu. Evde de
tütsü yakarım meditasyondan önce dedim kendi kendime ve hemen gevşemeye
başladım. Bizi evrenle bütünleştiren hafif beden
hareketleriyle şakralarımızı evrensel enerjilere açtık ve güneşi
selamladık. Artık hazırdık. Arka bahçeye geçtik rahatsız edilmemek için.
Köylüler onu arka bahçede hiç rahatsız etmiyorlar, orada birileriyle
çalıştığını ya da kendi kendine özel çalışmalar yaptığını biliyorlardı.
Ancak ön bahçede ya da evdeyse, yanına gidiyorlardı. Bu aralarında
sessiz sözsüz oluşmuş bir adetti.
Çayından yudumladı, gözlerini ileriye doğru dikti, bir süre derin
derin uzaklara baktıktan sonra “bugün
sizlere çok önemli, uygulamaya yönelik temel konulardan söz edeceğim ”
dedi ve anlatmaya
başladı:
Zihin
ve beden hakkında
“Bu söyleşimizde öncelikle, zihin ve beden hakkındaki bilgilere
değinmek istiyorum; dikkat ettiyseniz yoğun bir bilgi çalışmasının
ardından hemen beden egzersizleri yapmanızı istiyorum. Aydınlanma ve
doğru uygulama için zihin ve beden bütünlüğü oldukça önemlidir. Zihniniz
ve bedeniniz iki değildir, bir de değildir. Eğer zihninizin ve
bedeninizin iki ayrı şey olduğunu düşünüyorsanız bu yanlıştır, eğer
ikisinin tek şey olduğunu düşünüyorsanız aynı şekilde bu da yanlıştır.
Zihniniz ve bedeniniz hem iki ayrı şeydir, hem de birdir. Genellikle,
eğer bir şey tek değilse o zaman çoktur diye düşünürüz. Oysa gerçek
anlamda yaşamımız yalnızca çoğul değil, aynı zamanda da tekildir de. Her
birimiz hem bağımlıyız hem de bağımsız. Bir şey yapmak, kendi
doğamızı yansıtmaktır. Başka bir şeyin hatırı için varolmayız. Kendimiz
için varoluruz. Bu, incelediğimiz bilgide görülen temel öğretidir. Tıpkı
nefes alıp verirken uyguladığınız oturuş gibi ayakta durmak içinde bazı
kurallar vardır. Fakat bu kuralların amacı herkesi bir örnek yapmak
değil, herkesin kendini özgürce ifade etmesini sağlamaktır.
Aydınlanmak istiyorsanız kendi zihninize ve bedeninize sahip
olmalısınız. Ama genellikle farkında olmadan, kendimize sahip olmadan,
kendimiz yerine başka şeyleri değiştirmeye, kendi dışımızdaki şeyleri
düzeltmeye çalışırız. Oysa eğer kendiniz düzenli değilseniz, başka
şeyleri de düzenleyebilmeniz olanaksızdır. Yani bazı insanlar işlerini,
eşlerini, evlerini değiştirseler her şeyin değişeceğini sanmakla çok
yanılırlar. İşe önce kendilerinden başlamazlarsa sonu hüsran olan
olaylar dizisiyle karşılaşmak onları daha da çok üzecektir. Oysa
yapmanız gerekenleri doğru zamanda ve doğru bir şekilde yaptığınızda
geriye kalan her şey kendiliğinden düzelecektir. ‘Patron’ sizsiniz.
Patron uyurken herkes uyur. Patron bir şeyi doğru yaptığında, herkes her
şeyi doğru olarak ve doğru zamanda yapar. Bu kendini tanımanın sırrıdır.
Bu nedenle yalnıza nefes talimi ve meditasyon yaparken değil, her
eyleminizde dağılmadan doğru duruşunuzu koruyun. Arabanızı kullanırken
doğru oturun, kitap okurken doğru oturun. Eğer kaykılmış bir şekilde
kitap okursanız uzun süre uyanık kalamaz, uykuya dalarsınız. Deneyin!...
Doğru söylediğimi ve doğru duruşu korumanın ne kadar önemli olduğunu siz
de göreceksiniz. Uygulama yapmak gerçek öğretidir. Kağıdın üzerine
yazılı olan öğreti gerçek öğreti değildir. Yazılı öğreti, beyniniz için
bir tür besindir. Beyniniz için biraz besin almanız şüphesiz önemlidir,
fakat doğru yaşam yolunu bulmak için çalışarak, emek vererek kendiniz
olmanız çok daha önemlidir.
Aydınlanma ve doğru duruş
Buda kendini bulduğunda varolan her şeyin Buda doğasına sahip
olduğunu da buldu. Bu, onun aydınlanmasıydı. Aydınlanma hoş
bir duygu ya da özel bir zihinsel durum değildir. Doğru şekilde
oturduğunuzda ortaya çıkan zihinsel durumun kendisine aydınlanma
diyebiliriz. Aydınlanma ile doğru duruş arasında çok sıkı bir bağ
vardır. Aydınlandım ama doğru duramıyorum derseniz herkes size güler…
Sonuçta ‘Sen’ demek, sen biçimindeki evrenin bilincinde olmak,
‘Ben’ demek, ben biçimindeki evrenin bilincinde olmaktır.
Yapmamız gereken tek şey olayları olduğu gibi yaşamaktır. Bir şey
yapın! Ne olursa olsun, hatta bu, bir şey yapmamak bile olsa onu yapın.
Şu anın içinde kalmaya özen gösterin. Oturduğunuzda soluğunuza
yoğunlaşın, döner bir kapı olun ve yapmanız gerekeni yapın. Bu duruş
çalışmasıdır. Bu çalışmada karmaşa yoktur. Eğer bu tür bir yaşam
kurarsanız hiçbir karmaşaya kapılmazsınız. Sadece oturur, nefesinize
yoğunlaşır, döner kapı olur ve eyleminizi asıl siz ya da büyük siz
olarak rahatlıkla yaparsınız.
Şu noktada konuyu daha iyi anlamanız için usta Tozan’ın sözlerini
aktarmak isterim sizlere şöyle der:
‘Mavi dağ, beyaz bulutların babasıdır. Beyaz bulut mavi dağın oğludur.
Birbirlerine bağımlı olmadan, gün boyunca birbirlerine bağlı yaşarlar.
Beyaz bulut daima beyaz buluttur, mavi dağ ise daima mavi dağdır.’
Bu yaşamın saf ve berrak bir yorumudur. Beyaz bulut ve mavi dağ benzeri
çok şey vardır. Kadın ve Erkek, öğretmen ve öğrenci bunlar birbirine
bağlıdırlar. Fakat mavi dağ beyaz bulut tarafından rahatsız
edilmemelidir. İkisi de oldukça bağımsızdır fakat aynı zamanda birbirine
bağımlıdırlar da. Bu, yaşam biçimimizdir, bilgiyi uygulama şeklimizdir.
Bilgiyi isterseniz benim gibi dağ başındaki bir kulübede
isterseniz şehrin taa göbeğinde uygulayın, önemli olan uygulayıcı ve
onun niyeti, isteği, özgür iradesi olduğu için yerin hiç önemi yoktur.
Hatta diyebilirim ki, günümüz modern dünyası için bu uygulamaları
şehirde yapmak daha iyidir çünkü kendisine örnek olacağınız pek çok
insan bulacağınız gibi onların da size açtıkları sınavlarla daha hızlı
gelişirsiniz.
Gerçekten kendimiz olduğumuzda döner bir kapı oluruz ve hem her
şeyden bağımsız, hem de her şeye bağımlıyızdır. Hava olmazsa soluk
alamayız. Her birimiz dünyadaki sayısız şeyin ortasındayız. Her an
dünyanın merkezindeyiz. Bu nedenle hem tümüyle bağımsız, hem de
bağımlıyız. Eğer bu tür bir deneyime, bu tür varoluşa sahip olursanız,
tümüyle bağımsız olursunuz. Böylece hiçbir şey tarafından rahatsız
edilmezsiniz. Gevşeme ve meditasyon uygulamalarınızı yaparken zihninizi
tümüyle soluğunuzun üzerinde yoğunlaştırmalısınız. Bu tür bir eylem,
evrensel varoluşun temel eylemidir. Bu deneyim ve bu uygulama olmadan
kesin özgürlüğe ulaşmak olanaksızdır.
Aydınlanmanın ve yaşama karşı doğru duruşun gerçek amacı; nesneleri ve
olayları olduğu gibi görmek, onları oldukları gibi gözlemlemek ve her
şeyin istediği gibi devinmesine izin vermektir. Bu her şeyi en geniş
anlamda denetlemektir.
Meditasyon ve nefes çalışmasının önemi
Meditasyon ve nefes çalışması küçük zihinlerimizi açar. Bu
nedenle yoğunlaşmak yalnızca,
“büyük zihni”
ya da her şey olan zihni fark etmemize yardımcı olacak bir araçtır. Eğer
her günkü yaşamınızda aydınlanmanın gerçek anlamını keşfetmek
isterseniz, zihninizi soluğunuzun üzerinde yoğunlaştırmanın ve
bedeninizi doğru duruşta tutmanızın önemini ve anlamını anlamalısınız.
Bu konsantrasyon zihninizin sürekli küçük oyunlara kaymasına engel
olacak, sizde sürekli bir kendini hatırlama ve farkındalık hali
oluşturacaktır. Eğer uygularsanız bir süre sonra göreceksiniz zihniniz
kendi kendine otomatik olarak gereksiz ve oyalayıcı düşüncelere
daldığında tekrar merkeze, nefese ve duruşa dönmek ve bütün halini
bozmamak isteyecektir. Bu da sizin şuurunuzu kendi istediğiniz yönlere
kaydırmanıza ve ruhsal çalışmalar yapmanıza olanak sağlayacaktır. Eğer
zihinde mükemmel bir dinginliğe ulaşmak istiyorsanız, zihninizde
karşılaştığınız bir sürü hayalle uğraşmamalısınız. Bırakın gelsinler ve
gitsinler. Böylece denetim altında olacaklardır. Fakat bu taktik o kadar
da kolay değildir. Kolay gibi görünür ama özel bir çabayı gerektirir. Bu
çabanın nasıl gösterileceği uygulamanın sırrıdır. Sıra dışı bazı
olayların içinde oturduğunuzu düşünün. Eğer zihninizi dinginleştirmeye
çalışırsanız oturmanız mümkün olmaz, eğer rahatsız olmamaya çalışırsanız
çabanız doğru çaba olmayacaktır. Size yardımcı olacak en iyi çaba
soluğunuzu saymanız ya da soluk alış-verişinizin üzerinde
yoğunlaşmanızdır. Yoğunlaşmak diyorum ama, zihninizi bir şeyin üzerinde
yoğunlaştırmak aydınlanmanın gerçek amacı olamaz. Amaç önce de
söylediğim gibi nesneleri ve olayları olduğu gibi görmektir. Bu nedenle
çalışmanın kurallarına uymalısınız ve çalışmalarınızda gittikçe daha
hassas, gittikçe daha dikkatli olmalısınız. Yalnızca bu yolla
aydınlanmanın yaşamsal özgürlüğünü deneyimleyebilirsiniz.”
|