Nea Nepal'de

Bölüm 8

WWW.ASTROSET.COM

KARŞILAŞMALAR

  İlginç tesadüfler ile tanıştığımız grup dışından da insanlarla karşılaşıyorum son günlerde, güzel anılar biriktiriyorum. Hüzünlerin, sevinçlerin, şaşkınlıkların zirvede olduğu, duyguların bir arada yaşandığı tur günlerimizin sonuna yaklaşıyoruz ama dönmek istiyor muyum? henüz bilmiyorum. Tur Grubumuzla beraber artıları ve eksileri ile Nepal’ı tanımaya çalışıyor, kaçınılmaz olarak Tibet ve Hindistan hatta Hinduizm, Budizm ve Buda ilgili de birçok şey öğreniyoruz.
  Grup dışından tanıdığım Dilara çok ilginç bir kız. Dağcılığını ilerletmeye gelmiş buraya taa Newyork’lardan. Kendisi de hem Budist hem dağcı. Ne ilginç bir karışım değil mi? Dilara BM’de oldukça önemli bir görev ve konumda çalışıyormuş ama orada bile bir şeylerin yeterince ciddiye alınmaması bir süre sonra onun istifa etmesine neden olmuş; en büyük dileği olan dağcılık ve doğu bilgeliği ile daha yakından ilgilenme hatta yaşama kendi deyimiyle
“özdeki ruhsallığını” yaşama fırsatı bulmuş, bir süredir de buralarda; ne zaman ayrılacağını, bundan sonra ne iş yapacağını bilmiyor, “yaşam getirir nasıl olsa çok düşünmüyorum ama insanla ilgili bir işim olmalı, iç yolculuğuna çıkmayanları büyük sıkışmalar, kederler, anlamsızlık duyguları bekliyor, birilerinin onlara yaşamın değerli ve çok anlamlı olduğunu anlatması gerek” diyor. “Yüksek dağlara tırmanırken içindeki bilgeliği daha iyi tanıyormuş”, öyle dedi.
  Tabii bu onun yolu, siz de belki İstanbul’un keşmekeş trafiğine sabrederken çıkarırsınız yüreğinizdeki bilgeliği belli mi olur yani, kimin kim olduğu ya da nerede içsel yolculuğa başladığı ve kendini tanıma serüvenini derinleştirdiğini… Kalıplara sarılmamak gerek, en önyargısız konu içsellik ve spiritüellik olmalı diye düşünüyorum. Biri için Himalaya zirvelerinde uyanacak olan içe dönüş ve kendini tanıma isteği diğeri için bir vergi kuyruğunda ya da artan kira azalan maaş ikileminde, günlük yaşamın zorluklarını aşmaya çalışırken tetiklenebilir. Her insan öyle değerli ve aydınlanma senaryoları öyle farklı ki… Kimse için bir şey söylemek mümkün değil.

  Yolculuğa başlamadan önce, Dilara’nın arkadaşı olan bir çiftin de Katmandu'da olduğunu öğrendik. Şehre vardıktan bir süre sonra iletişime geçtik. Mehveş ve Kaan çok yakışan bir çift. Onları görünce, uyumları sizi çok rahatlatıyor. Üç yıldır Uzak Doğu’da, iki yıldır da Nepal’de yaşayan biri Türk diğeri de Amerika’lı.  Dilara onlarla Amerika’da BM çalışırken tanışmış, hemen kaynaşmışlar. Hindistan ziyareti sırasında Nepal’e geçip uğrayacağına ve onları ziyaret edeceğine söz vermiş. Benim Nepal’e gittiğimi duyunca rica etti. Kırmak istemedim. Gidip tanıştım. Yanıma bizimkileri de aldım. Çok sevindiler, bizi hemen bağırlarına basıp, evlerinde misafir ettiler. Çok şey paylaştık ve öğrendik onlardan Nepal hakkında. ..

  Yolculuğun son büyük sürprizi aslında Katmandu’da  karsılaştığımız  Doğan oldu. Ama ben ilk anda bu karşılaşmanın önemini anlamadım. Şimdi zaman geçtikçe daha iyi anlıyorum ve bana kozmik bir kurgu gibi geliyor. Doğan Dilara’nın erkek kardeşi. Aylardır bu yörelerdeymiş, ablasını da buralara o davet etmiş, “çok yoruluyorsun senin gibi bir budistin buraları hissetmesi gerek” demiş. O da bir süre önce yerleşmiş buralara.
  Yabancılara eğitim veren Budist manastırlarının birinden aldığı direktörlük teklifini kıramamış, İngilizcesi çok iyi, tabi yıllardır Newyork’ta ne de olsa. Neyse böylece, hedeflediği Hindistan'a gidişi 4 ay ertelenivermiş. Newyork’da yaşayan Doğan ve Dilara aslında İstanbullu ve spiritüel değerleri oldukça yüksek bir ailenin çocukları her ikiside taa çocukluklarından beri temel spiritüel bilgilerle büyütülmüşler, özellikle iki bin’li yılların insanlığın gelişimi ve sıçrayışı için çok önemli olduğunu ve mutlaka insanla iç içe olmanın bir yolunu bulmanın önemli olduğunu söylüyorlar. Aslında söylemiyorlar bu onlara çocukken eğitim gibi verilmiş, bu misyoner ruhlu iki pırıl pırıl insanın yaşamımda ne derin izler bırakacağını o anda bilemezdim, neyse ben konuya döneyim. Maddi sıkıntısı da olmayan Doğan nihayet Newyork’tan ayrılıp Asya’yı gezme kararı almış. Ablası BM’de çalışıyormuş ama artık o da istifa etmiş, şimdilik buralarda yüreğindeki bilgelikle konuşacağı günleri bekliyor, bekliyor demek yanlış olur aslında kendini, iç bilgeliğini arıyor  ya da içselliğini geri çağırıyor demek daha doğru. Doğan da Asya’yı turluyor, ‘ülkeme dönünce artık iş, güç zamanı kurma zamanı geliyor, evdekiler rahat bırakmaz, dönmeden biraz kendimle baş başa kalmak istiyorum’ dedi. Onu öyle iyi anladım ki, gözlerim doldu. Benim de çok ihtiyacım var dedim. “Kal öyleyse, gitme seni çok özel biri ile tanıştıracağım, sorularının tüm yanıtlarını bu olağanüstü insanda bulacaksın, herkesle konuşmayı kabul etmiyor, titreşimlerinizin uyması gerekmiş ve her dinleyen onun söylediklerini kendi bilgisi kadar anlarmış, hiç konuşmadan sadece merhaba dediği öyle çok insan olmuş ki, kolay kolay kimse ile uzun uzun ilgilenmiyormuş öyle diyorlar, onun hakkında öyle çok şey duydum ki, hepsini anlatsam asla inanamazsın, onun için şimdilik kafanı karıştırmayayım, sen tanış ve ne hissedersen onu yaşa istiyorum ama önce buralardaki Budist rahipleri dinle ki aradaki farkı anla” dedi. Beni yarın Boudhnath’a götürecek.

  Boudhnath'a gideceğimiz gün Doğan gün batımı renginde entari giyen içinde bir rahiple çıkageldi. Adı Yokatan'mış, adı değişecek çok efendi Bhutan'li bir rahip, hem de çocukluğundan beri rahipmiş. Bhutan'da insanlar kendileri seçmiyorlarmış rahip olmayı, aileler manastıra veriyorlarmış çocuklarını daha küçücükken. O gün tandın bizi kaldığı eve davet etti, çaylar ve bisküvilerle ağırladılar bizi oda arkadaşı ile. Bhutan'i anlattılar, yaşadıkları manastırı ve derin düşünme yaparken oturduğu yerde oluveren ve hala oturuyor olarak kalan eski baş rahiplerinin gizemli öyküsünü...
  Öğrenciler bu eski baş rahibi meditasyonları sırasında hep aralarında oturur, onları denetler görürlermiş. Denizi hiç görmemiş Yokatan’ın oda arkadaşı, yanımda Türkiye’yi merak eden olursa diye gezdirdiğim kartpostallardan İstanbul’u çok beğendi. Ben de onu ülkemize davet ettim. Buralara gelirse, mutlaka uğrayacak, söz verdi.
Tanıştığımız, Nepal’da yasamayı seçmiş insanların çoğu kendi istekleri ile burada yaşamayı seçmiş kişilerdi. Onların bu yönüne saygı duydum.
  ‘Ben buraya yerleşemem ama olsun, ne güzel, hissetiklerini yaşama cesaretleri var’ diye düşündüm. Kimisi öğretmenlik yapıyordu. Kimi dağcıydı. Kimisi gezmeye gelmiş Budist olmuş yerleşmiş. Kimisi de ülkesine dönerken uğramış sonra da dağ yürüyüşü rehberine asık olup evlenmiş ve bunun gibi bindir çeşit yaşam öyküsü. Doğanın beni evlerine götürdüğü harika çift de Hindistan’da  5 yıl yasadıktan sonra Katmandu'ya yerleşmişler.

<< Önceki Bölüm

Sonraki Bölüm >>

 

© Astroset 2004-2010