Dünya bedeni, varlığın;
dünya maddelerinden oluşturduğu, bir organizmadır. Varlık,
beden denen bu organizmayı gelişim aracı olarak kullanarak,
bağlı bulunduğu ruha hizmet eder. Bu üçlü yapıda; beden
varlığın, varlıkta ruhun hizmetindedir. Bu durumda; beden
dediğimiz organizma, varlığın dünyadaki
temsilcisidir/simgesidir. Varlık, bedenin idesidir sanki…
Benzer şekilde varlık da; ruhun, evrendeki
simgesidir/temsilcisidir(84+78+186).
Varlığın gelişim
aracı olan beden de organ ve organizmalardan oluşmuştur. Bu
organlardan beyin, bedenin varlığa bağlantı yeridir. Varlık,
beyine, beyin hücrelerinin oluşturduğu manyetik alan aracılığıyla
bağlanmıştır. Dünya bedeni organizmasını(varlığın güdümünde
olarak) yöneten beyindir(143). Beyin organı, öğretide “şuur
merkezi ” olarak da geçiyor. Görülüyor ki, beden doğrudan
ruha bağlı değildir. Bedene egemen olan beyindir/şuur
merkezidir. Bu şuur merkezini de hizmeti altında tutan, varlıktır(186).
Varlık, ruha hizmet bağlamında, bir evren boyu, dünya gibi
maddesel ortamlarda kendine sayısız bedenler oluşturarak gelişimini
ve öz bilgi birikimini sürdürür. Özbilgi birikimi önce
varlıkta oluşuyor. Öz bilgiler, ruhla ilgili gerçek tekâmül
değerleridir(111).
İnsan bedeni dediğimiz
bu organizma, varlığın; dünya ortamının olanak ve koşullarından
(“nimetlerden”-Kur’an) yararlanması ve gelişerek ruha
hizmet etmesi için araçtır(197).
İnsan(daha doğrusu “beşer”) dediğimiz bu
organizma da, dünyanın, (genel anlamda da âlemin) sert ve haşin
koşulları içinde yaşamlar boyu gelişerek varlığa yönelik
hizmetini sürdürür. Varlık, bir bedenin tüm olanaklarından
yararlandıktan sonra; yani o bedenle yapabileceği başka bir
uygulama kalmayıncaya kadar, ondan daha üstün bedenle
uygulamalarını sürdürmek zorundadır(93). Bu zorunluluk gereği,
bir yaşamdan başka bir yaşama(ömürden ömre) geçebileceği
gibi, dünyadaki bir ırktan başka bir ırka, dünya dışında
da, bir uzaysal objeden alacağı bedenden, başka bir uzaysal
objeden alacağı bedene kadar değişir.
Bedenlenmenin Amacı
Ve Yaşam :
Varlığın, bir
maddesel ortamda beden oluşturmasının(bedenlenmesinin) amacı,
o maddesel ortamda yaşamaktır. Yaşamın amacı da varlığın
ve bedenin gelişmesidir. Bu gelişim süreci içinde varlık,
bağlı bulunduğu ruh için öz bilgi birikimini artırır
evren boyunca. Esasen ruhun, varlıktan beklentisi de budur: Tekâmül
değerleri olan öz bilgi birikimi(111). Burada beden organizması
için “gelişmek ”ten kasıt, bedensel idrakin giderek tüm
dünyayı kapsayacak genişliğe ulaşmasıdır(90). Dolayısıyla
bedenli yaşamın hedefi de bu oluyor = Beşeri idrakin, tüm dünyayı
kapsamına alacak kadar küreselleşmesi. Beşeri idrak bu
kapsama ulaştığı zaman; Varlığın, dünyaya enkarne olmasına
artık gerek kalmıyor. Varlık, bu durumda, dünyadan bedenler
edinmenin amacına ulaşmış; yani dünyanın maddesel koşulları
içinde onlardan gelişim yönünde yararlanmasını tamamlamış
oluyor. Başka bir ifadeyle, dünyadaki bedenli yaşamının
amacını gerçekleştirmiş oluyor(179).
Bedenli yaşamın
amacının gerçekleşmesi beşeri idrakin giderek olgunlaşması
ile olur. Beşeri idrak olgunlaştıkça, varlık; dünyadan ve
dünyasal olaylardan daha çok yararlanır. İdrakin, dünya yaşayışından
bu yararlanışı; hem bedenin “form değiştirmeleri “, hem
de bedenin yaşadığı âlemin sayısız madde değişmeleri
sayesinde olur(129’un üst satırı). Varlık, dünya ortamında,
sayısız enkarnasyonları boyunca; bir maddesel ortamın hem
tatlı, hem acı(ama genellikle ıstıraplı/acılı) olayları
ve koşulları içinde yoğrularak öz bilgi birikimini zenginleştirmiştir(183).
Bundan amaç,
“vazife sezgisi ”ne hazırlanmaktır. Vazife Planı’nın
kendine özgü disiplini, dünya yaşamının ve olaylarının;
sert ve haşin olayları içinde yapılan sayısız
uygulamalarla öğreniliyor(197). Söz konusu yaşam koşulları,
çok büyük ölçüde bireyin kendi hemcinslerinin yanı sıra
bitki ve hayvanlar ile(hatta tüm doğa koşullarıyla) etkileşimi
dâhildir. Bu etkileşim ve toplumsal/toplu halde yaşam gelişim
açısından ve “hizmet-vazife sezgisi ”ne hazırlanmak açısından
çok verimli ve önemlidir. Çünkü insan-insanın, hatta varlık-varlığın
gelişim aracıdır. Böyle büyük bir varlık çokluğu ve çeşitliliği
içinde varlıkların birbirine hizmet etmesi, “Vazife Planı
disiplini ”ne hazırlanmanın olamazsa olmaz gereğidir(197).
Bedenli yaşamın bu, evrensel/varlıksal amaca yönelik
hedefine ulaşması için bu yaşamın tertip ve düzenin oluşturulmasına
bakalım birazda:
Varlıkların dünyadaki
temsilcileri(simgeleri/karşılığı/benzeri)durumunda olan
bedenlerin (beşeri varlıkların) yaşam planları, toplum ve
yakın çevrelerindeki bireylerin yaşam planlarına göre
ayarlanmıştır. Çünkü genel gelişim, toplumsal plan içinde
yürür. Aksi halde, düzenden ve uyumdan söz edilemez(173). Tüm
bu düzenlemeler, Yüksek Vazife Planlar’nın organizasyon
sistemleri içinde vazifeli varlıklara tarafından yürütülür.
Bu uyum ve ayarlama verimli bir toplumsal etkileşim ve
yaşam için zorunludur. Çünkü bedenlerin(özellikle aile ve
iş ortamında) ortaklaşa kurdukları pek çok konu vardır. Bu
durum, ayrıca dünya üstü olan Vazife Planı’na hazırlanışın
ifadelerinden(dünyadaki görünümlerinden) biri olmaktadır(174).
Görüldüğü gibi,
ruhtan varlığa ve beden denen organizmaya doğru olan varlıksal
yapılanma içinde beden çok basit ve çok gelip geçici, sık
sık değiştirilen dayanaksız bir araç gibi görünüyor ama
insan varlığı da âlemlerdeki işini, bağlı olduğu ruha
karşı hizmetini bu beden aracı sayesinde yapıyor. Ruha karşı
olan bu vazifenin evrenler boyunca, Asli İlke’nin gerekleri
doğrultusunda sürüp gitmesi için, yani kısaca insan varlığının
gelişimi için vazife planları ve onlara bağlı organizasyon
sistemleri seferber olmuş durumda; âlemler insan varlığı için
yaratılıyor, değiştiriliyor ve varlıkların gelişim
gereksinimlerine uygun duruma getiriliyor sürekli ayarlama ve düzenlemelerle.
İnsan varlığına yönelik bu durum, mekan “Her şey insan için…”
konulu Kur’an ayetlerini çağrıştırıyor(İbrahim 32+34,
Nahl 12+14, Hac 65, Lukman 20, Casiye 12+13, Enbiya 79, Sad
18+36)
Vazife Planı’nın
çeşitli kademelerinden süzülüp gelen sayısız tesir ile
hazırlanan sonsuz sayıda yaşam biçimi içinde, bedenli varlıklar;
kendi epröv, sınav ve gelişim olanaklarını bulurlar.
Bireydeki tesir yükü arttıkça, gelişim hızlandıkça ve doğal
olarak olgunlaştıkça, bireyin yaşam planıyla ilgili
durumlar da “ayarlanır ”. Bu “ayarlama ” elbette ki bir
kişi için değil, toplumun her üyesi için uygun gelecek
ortaklaşa bir düzenlemedir(örnek için bkz. à
sayfa 174). Söz konusu düzenleme için, vazifeli varlıklar
son derece ince ayarlamalarla bireyleri birbirleri için
vazifelendirirler. Tüm bu ince ayarlar, vazifeli varlıkların
görevleri gereği, bedenlerdeki değişmelerle yapılır. Bu değişimlerin
oluşumu için gerekli tesirlerin kaynağı sadece vazifeli varlıklar
olmayıp, değişik gelişim düzeyindeki varlıklar da
olabilmektedir(186).
Bedenin(organizmanın)
ve varlığın gelişimine yönelik bu ayarlama ve düzenlemeler,
yeni enkarne olacak varlık; hangi gelişim düzeyinde bulunan
aileden, buna bağlı olarak toplumdan ve ulustan gelecekse,
ortak gereksinimlere göre ortak planlar hazırlanır.
Kur’an’da bu durumun, “ALLAH, “…kişiye ancak gücünün
yeteceği kadar yükler. ” şeklinde ifade bulunduğunu görüyoruz(Bakara-286)
. Tüm bunlar önceden
ve elbette, hep Yüksek Vazifeli Planları’nın organizasyon
sistemlerindeki vazifeli varlıklar yardımıyla bireyin ve onun
enkarne ortamının “gelişim zorunlulukları ” na göre
inceden inceye hesaplanmış, düzenlenmiş, kararlaştırılmış
ve birey için yaşam planı olarak hazırlanmıştır(188). Örneğin,
doğa olaylarının bir düzen içinde oluşmaları, dünya
kapsamlı politik, ekonomik ve bireysel gelişmeler, uluslar,
devletler, aşiretler ve topluluklar hep Ünite’nin yönlendirmesi
altındaki büyük organizasyonların vazifeli organları tarafından
yönetilir. Bu bağlantının ve işleyişin olması da, enkarne
olmuş varlıkların “vazife planı sezgisi “ne ulaşmalarına
yardımla ilgilidir(188). Tüm bunlar bedenli bir varlık için
içsel gelişim olanakları, yani Kur’an’ca ifadesiyle
“nimetler ”dir. Bunlar aynı zamanda, varlığın varlığa
hizmeti ve varlıkların birbirinin gelişim aracı olmaları
gerçeğinin görünümlerindendir.
Bu derlememizin başlığında
anlamını bulan bedensel gelişimin geçmişi ve beşeri tarih
içinde yayılımı, dünya gezegeninde beşeri varlıkların
enkarne olmaya başladığı zamanlara kadar gider. Gezegende beşeri
yaşamın başladığı o ilk devrelerde bedenler arası farklılıklar(davranış
ve yaşam şekli olarak) hemen hemen hiç yoktu. Aynı etkilere
hemen hemen aynı tepkiler veren bedenlerin/bireylerin oluşturduğu
topluluklar genel görünümü oluşturuyordu. Bedenler arasındaki
ilk devrelere özgü benzerliklerin nedeni, idraklerdeki içerik
yetersizliğinden kaynaklanan içgüdülerle hareket ve yaşama
zorunluluğuydu. İdraklerdeki içerik yetersizliğinin sonucu
olan içgüdüler benzerliği ve etkilere tepki verme ayniyeti
zamanla ortadan kalkmıştı. Bu bedensel gelişimin ortaya çıkardığı
farklılaşma artık; daha önceleri olduğu gibi, ufak nüanslarla
değil, geniş değer farkları şeklinde bedenlerde belirginleşmiştir(166).
Bedensel gelişimle ilgili bu durum, zaman içindeki ve vazifeli
varlıkların gözetimindeki gelişimiyle, günümüze(devre
sonuna) kadar gelmiştir. Bu gelişimin dünya tekâmül
okulundaki son aşamasının da bedensel idrakin tüm dünyayı
kapsayacak genişliğe ulaşması olduğunu önce belirtmiştik(90).
Söz konusu enkarne
varlıkların bedensel gelişim süreci içinde vazifeli rehber
varlıların işlevi ve enkarne varlığa(yani bedensel ben’e)
katkıları; bedensel gelişim hızlandıkça ve doğal olarak
idrak olgunlaştıkça, bireyin yaşam planıyla ilgili, öteki
varlıkların yaşam planlarını da göz önüne alarak gerekli
ayarlamaların yapılması şeklinde ortay çıkmıştır(174).
Söz konusu “ayarlamanın ”, tek bireye yönelik olamadığını,
toplumsal kadronun öteki bireylerinin durumlarının da göz önüne
alınarak yapılan toplumsal bir düzenleme olduğunu(174) daha
önce de belirtmiştik. Kısaca, bu durum bize gösteriyor ki,
evrende ve âlemde düzensizlik ve başıboşluk bir yana; tam
bir uyum ve sürekli yeniden ayarlama ve düzenleme söz konusu.
Bu durumun Kur’an’daki ifadesinin, “İnsan başıboş bırakılacağını
mı sanıyor ! ”-Kıyamet 36(Ayrıca bkz. Fecr 14, Müminun
115). Bu durumun kadîm Hermetik öğretide “Horusun Gözü
” sembolizmiyle ifade edildiğini de biliyoruz…
Bir evreni oluşturan
âlemlerdeki tüm bedenlerin tüm durumlarından ve burada
elbette gelişimlerinden de, bu duruma(bedenlere) egemen olan
varlıklar sorumludur. Bir evreni oluşturan âlemlerde, varlıkların
sorumluluğu altında bulunan bedenler, her zaman; üzerindeki
bulundukları uzaysal objenin maddesel koşullarının
derecelenerek form almış şeklidir(147). Aynı evren içinde
de olsa, her âlemin maddesel koşulları ve özellikleri farklı
farklıdır.
|