Bağlı bulunduğu ruha hizmet amacıyla enkarne durumda bulunan
bir evren varlığının; o evrendeki âlemlerden birinde
bulunan bir uzaysal objedeki (örneğin, dünyadaki) beden dediğimiz
organizmaya bağlantı noktası, beyin hücrelerinin oluşturduğu
manyetik alandır(Buna kitapta, “şuur
alanı ” / “şuur merkezi ” / “şuur”
da deniyor)(88). Varlık, böyle bir organizmaya 7/8 oranında
bağlıdır(155). Varlığın alanı ile organizmanın (beyin hücrelerinin)
alanının girişimiyle oluşan ortak alanın süptil yanı “şuur
dışı”, tirreşimi
(frekansı) daha düşük yanı ise şuurdur(şuur merkezi / şuur
alanı).
Beyinde molekül hareketleri en fazla olan kısımlar “şuur merkezi ” ni (şuur
alanı / şuur) temsil eder (138). Şuur merkezinin molekül
titreşimi sıradan / günlük
yaşamda saniyede 40.ooo’dir. Medyomsal çalışmalarda
bu titreşim saniyede 60-70 bine kadar yükselir(138). Bu
frekans yüksekliği, “algılama duyarlılığı”ni (idrak
genişlemesini) beraberinde getirir. Bu yapıyı kendimiz için
düşünerek diyebiliriz ki, kısaca “şuur
” dediğimiz bu ortak alan; asıl kendimiz olan varlık yanımızdan
gelen “düşey
tesir ” ile, dünya ortamından (toplumsal yaşamdan)
gelen “yatay
tesir ” in(bkz. yukarıdaki şema)
dengelendiği yerdir. Bu dengenin bozulması (yanlış
bir ifadeyle “ruh
hastalıkları ” dediğimiz) “şuur
bozuklukları ”nın nedeni olmaktadır(84).
Böyle bir yapılanma içinde, varlığın dünya olaylarıyla
(yataydan gelen tesirlerle) ilk karşılaştığı yer şuur(yani
“beşeri
beyin ”) olmaktadır(119). Şuura gelen yatay ve düşey
tesirler “şuuru
ifade eden merkezler ”deki beyin moleküllerinin
titreşimini artırarak; belli bir merkezi, gelen
tesirlerle ilgili amaca göre etkinliğe yönlendirir. Beyinde
yaklaşık 90-100 kadar merkez vardır. Bunlara bağlı olarak,
vücut dediğimiz 900-1000 kadar tâli merkez (“istasyon ”) bulunuyor.
Varlık yanımız olan asıl kendimizden beyne(şuura) gelen
tesirler, beyindeki “şuur merkezler” ne, bu merkezlerden de
adı geçen “istasyonlar ”a dağılır(139).
Varlığın beyne bağlı olan 7/8’lik kısmına şuur(şuur
merkezi / şuur alanı), 1/8’lik “serbest
” kısmına “şuur ötesi ” deniyor. Şuur (beyin) sürekli olarak varlık
ile ilişki / iletişim (tesir alışverişi) durumundadır(140).
Bu durumda varlık(asıl kendimiz), şuur + şuur ötesinden oluşuyor.
Şuur ötesi de işlevsel olarak üç “işlev
alanı ”ndan oluşur; “şuur
dışı ”, “şuur altı ” ve “şuur
üstü ”. Bunlardan, titreşimsel olarak beşeri
beyne(şuura) en yakın işlevsel alan “şuur dışı”dır.
Şuur dışı, şuur (merkezi) ile şuur ötesi arasında ortak
alan (mutavassıt) “işlev
cephesi “ durumundadır. Şuur dışının fizik / beşeri
bedenle (organizma ile) ilgili işlevi, dünya ortamından (günlük
yaşamdan), (şuur merkezinden geçerek) gelen bilgilere âit
izlenimlerin deposu olmaktadır. Bu durumuyla şuur
dışı, şuurun varlık yanımızdaki bilgi deposudur. Şuur, gerektikçe
ve gerektiği kadar materyali şuur dışından alıp kullanır.
Bu bilgiler, bireyin hâlen içinde bulunduğu toplumsal / dünya
yaşamına âit bilgilerdir ve henüz şuur dışı alanın ötesine
geçmemiştir.
Enkarne varlığın şuur dışı birikimi, ancak “ölüm
” denen geçişten sonra, varlık tarafından şuur altı
bilgileriyle muhasebesi (kıyası) yapılarak “öz
bilgi ” niteliği kazanır ve şuur altına yerleşirler.
Günlük yaşamdaki şuur alanında cereyan eden olaylar
(yataydan gelen tesirler) her gece uyku sırasında şuur dışına
aktarılırlar ve esâsen şuur dışı ile şuur alanı sıkı
ilişki hâlindedir. Yukarıda da belirttiğimiz gibi, günlük
yaşamdan, şuur aracılığıyla şuur dışına gelen
bilgilerin burada ilk muhasebesi (beden organizması uyuyorken)
yapılır ve sonuçlar şuur dışına aktarılır. Şuur dışındaki
bilgilerin, varlık tarafından; öz bilgilerle kıyasının yapılması
spatyomda olacaktır. Yani şuur dışındaki bilgiler; bir ömür
boyu, varlığın şuur dışında (varlığın şuura en yakın
işlev alanında) kalır.
Varlığın şuur ötesinin işlev alanlarından “şuur
altı ”na gelince, burası; varlığın tüm
evren boyunca bedenli yaşamlarının bilgi birikiminin saklandığı
yerdir. Bu işlev alanına, varlığa mâl olmuş öz bilgi
birikimi cephesi (bilgi birikimi işlevi) diyebiliriz. Ruhun
hizmetinde olan varlığın (asıl kendimizin, yüksek
benimizin) ruh ile bağlantı işlevini gerçekleştiren yanımız
“şuur
üstü ” olmaktadır. Varlığın bu işlev alanı
evrenin öteki varlıklarından gelen tesirlere de açıktır.
Burası esâsen, varlığın ruh ile bağlantı içlevi
cephesidir ve varlığın en süptil (titreşimi en yüksek)
diyebileceğimiz noktası da burası olsa gerek : Ünite
Şuur ötesinin işlev alanlarına bu şekilde kısaca değindikten
sonra, bu derlememizin asıl konusu olan
“şuur ”a yeniden dönüyoruz:
Varlık, beşerî bedene şuur (merkezi) aracılığıyla bağlı
bulunduğundan, tüm beyin; sinir sistemini ve dolayısıyla
bedeni yöneten merkez “ şuur
merkezi ” olmaktadır. Şuur merkezinden geçmeden, doğrudan
doğruya şuur merkezlerine (bunla yaklaşık 100 adet) tesir
gelmesi söz konusu değildir(“icaplara
uymayan
bir durum ”dur). Ayrıca, “icaplara
uymayan ” bu durum varlığın özgürlüğüne tecâvüz
anlamına gelen ve organizmanın bütünlüğünü tehdide,
hatta bozmaya yönelik bir olumsuzluktur. Bu nedenle organizmanın
bütünlüğü; her tesirin, şuurun onayından geçecek şekilde
tasarımlanmış olduğunu görüyoruz.
İdrak kavramını başka bir derlememizde ayrıca ele alacağız
ama, bu derlemede asıl
konumuz olan “şuur
” ile bağlantılı olmasından dolayı, birkaç cümle ile
ona da değinmenin yerinde olacağını düşünüyoruz: Hemen
şu kadar söyleyebiliriz ki, dünyasal / sıradan idrak, şuurun
idrake âit kısmında (yani beyinde, şuur merkezinde) oluşuyor.
Şuur(merkezi), aynı zamanda; dünyasal / sıradan idrakin oluştuğu
yer olmaktadır. Beyindeki şuur merkezinin idrak hücrelerinde
“her idrak oluşacak ”
diye bir kural yoktur. Beşeri beyin algıladığı her şeyi /
konuyu idrak edemeyebilir. Ama bu, şuur merkezine gelen
tesirlerin varlık düzeyinde de
idrak edilmeyeceği anlamına gelmez. Şuur merkezindeki
idrak molekülleri tarafından idrak edilmeyen (dolayısıyla beşer
tarafından “bilinmeyen ” / “gayb
” olarak kalan) bir olgu varlık tarafından idrak edilmiş
olabilir(155). Bu nedenle, dünyasal / sıradan (beşerî) idrak
ile varlık düzeyindeki “varlıksal
idrak ” aynı değildir(156). Dünyasal ve varlıksal
idrak kavramlarını başka bir derlememizde ele alacağımızı
belirtmiştik.
|