Her
maddesel formun bir birim düalite olduğunu biliyoruz. “Bir birim düaliteden başka bir
birim düaliteye tesir gelmesi/gönderilmesi” demek; o
tesiri verici birim düalitenin (maddesel formun) manyetik alanından
hedef/alıcı birim düalitenin manyetik alanına çok ince bazı
partiküllerin (yâni “pek
yüksel hareketli değerler”in) aktarılması
demektir(80).
Bu mekanizmanın işleyişi şöyledir: Tesir
kaynağının / verici varlığın/birim düalitenin) manyetik
alanından bir tesir kalkar. Buna karşılık alıcı varlık(birim
düalite) kendisine ulaşan bu tesiri (sanki onu buyur
edercesine) kendi manyetik alanından bir parçasını uzatır(81)
ki, buna “öncü tesir” denir. “Alıcı”nın
manyetik alanından uzanan bu talepkâr öncü tesire; beşerî
dualar, cehitler, ihtiyaçlar, arzular/istekler örnek olarak gösterilebilir.
Söz konusu öncü tesir türlerinden dualar hakkında, yeri
gelmişken, şunları söylemek olasıdır: Dualar, bireyin gücüne
ve samimiyetine göre belirli bir “uzaklığa” kadar “yukarılara”
ulaşabilir. Bu “uzaklık”ın kapsamı da, o duayı edenin, duasını ederkenki
“yukarı”ya
yönelik içtenliğine, nefsaniyetten arınmışlığına, doğruluğuna
ve talebinin şiddetinin derecesine, hattâ yaşap planına
uygun olup olmadığına baplıdır. Bâzı dualar “uzun yollar” kat edemez, zayıftırlar ve bu yüzden de , öz
benliğe kadar ulaşamazlar. Esâsen öz benlik, bedensel benin
gerçekten ne gibi ihtiyaçlar içinde olduğunun çok farkındadır.
Gerçek gelişim ihtiyaçlarının gerekleri zâten öz benlik
tarafından çeşitli vesîle ve bahânelerle karşılanır(81). Öncü tesir türlerinden
biri olan dua örneğinde olduğu gibi, “alıcı”dan yayılan öncü
tesirler, gelmekte olan tesiri karşılamak üzere harekete geçerken,
kendisine gelen ilk tâli(yan) tesir de; idrakli, yarı idrakli
ve hattâ bazen da otomatik olarak kendi kaynağından çıkıp,
ulaşacağı birim düaliteye(madde formuna, kişiye vb.) doğru
ilerlemeye başlar. Ancak, daha önce de yer yer belirttiğimiz
gibi, bu ilk tesir başıboş değildir, ona; ulaşacağı
hedefin yönünü göstermek için, daha “üst” ilâhi bir
kaynaktan gelen başka
bir tâli tesir de eşlik eder ki buna da “güdücü tesir” denir. Bu güdücü tesir ilk tesire
sempatize olmuştur. Bu güdücü tesir görece olarak
“kaba”dır (titreşimi düşük) ve çıktığı kaynağın
şuur ve idraki her ne kadar ilk tesirinkinden üstün de olsa,
gene sinyal vererek kendisini bekleyen birim düalitenin(kişinin,
madde formunun vb.) manyetik alanına onu tam isabetle ulaştırabilecek
kudrette değildir. Bununla beraber, ilk tesirle doğrudan doğruya
sempatize olabilecek âyarda bulunması, kendisinin ona eşlik
etmesini olanaklı duruma getirmiştir. Ama iş bu kadarla kalırsa,
bunlar gene hedefe ulaşamayabilirler.
Bunun iki nedeni vardır:
1- Öncü tesir her şeyi kapsayan bir idrak genişliğine sahip
olmadığından, yolunu şaşırabilir. Yâni ilk tesirin
sempatize olabileceği daha başka bazı manyetik alanlar vardır
ki, onlar da ihtiyaçları dolayısıyla bu tür tesirlere
sinyal verebilirler. Oysa bu ilk tesirin oralara gitmemesi
gerekir(81). İşte güdücü tesirin, başka alanların
vermekte oldukları sinyallere(sanki aldanıp kapılırcasına)
ilk tesirin yönünü onlardan birine doğru yöneltmesi de olasıdır.
2- İlk tesirin hedefe ulaşmasını engelleyen başka bir olasılık
da, hedefi yönünde giden bu ilk tesire; müdâhele edip, onun
içeriğini ya da yolunu çevirmek, hatta onu yok edercesine
etkisiz hâle getirmek kudretinde olan başka parazit tesirlerle
de(ilk tesirin) karşılaşmasıdır(82).
Görünen o ki, güdücü
tesirler bazen bu istenmeyen müdahelelere karşı koyabilecek
becerikliliği gösteremez. Böyle durumlarda ilk tesir yarı
yolda dejenere olup, işlevini yitirmese bile, başka bir yere
savrulabilir. Bununla da kalmaz, dağılıp gidebilir. Oysa ilâhî
düzende herhangi bir işin; şu ya da bu nedenle aksaması,
hedefinden şaşması, istenmeyen sonuçlara neden olması söz
konusu değildir. Bu nedenle, ilâhî düzenin bu gibi olası
aksaklıklara karşı önlemleri de vardır(82). İşte bu bağlamda
ilk tesirle beraber gelen güdücü tesirden başka, daha yüksek
idrakli rehber/vazifeli kaynaklardan, daha süptil yantesirler
çıkıp, ilk tesire eşlik der ki, bunlara da “dirijan(sevk
edici) tesirler” denir. Böyle bir “dirijan tesir”, ilk
tesire onun yolundaki tecâvüz edici ya da parazit tesirlere
karşı sanki koruyuculuk yapan ve hattâ gerekirse o tehditkâr
tesirlerden onu koruyan ve gerekirse o bozucu tesirleri yok
eden kudretli süptil tesirlerdir(82). Burada, güdücü
ve dirijan tesirlere “refakatci
tesirler” de denebilir. Bu konudaki “katar benzetmesi” için
bkz. syf.82. Böylece ilk tesir, alıcının manyetik alanına
gelince, refakatçı tesirlerin(güdücü, dirijan) görevleri o
alanın eşiğinde biter. Böylece, bir birim düaliteye(madde
formuna) ulaşan ilk tesir o birim düalitede gerekli(amaçlanan)
değişimleri(hareket, deformasyon, formasyon vb.) yapar.
Tüm
bu olup bitenler her zaman “yüksek
tesirler mekanizması”nın kontrolu altındadır(82+83).
|