Giriş
Bedenlenmiş
her dünya insanında bulunan vicdan ve idrak, diğerkâmlık ve
hodkâmlık kavramlarımızla yakından ilgilidir. Dünya insanının,
ıstıraplı ve çetin olan dünya gelişim okulunu başarıyla
bitirebilmesi için, vicdanın üst değerleriyle olan
realitelerini (ki bunlardan biri de diğerkâmlıktır)
hazmetmesinin önemi büyüktür. “Aydınlanma” ve “kurtuluş”
olarak da ifade edilmiş olan bu makbul durum vicdanın alt değerlerinden
(ki bunlardan birisi de hodkâmlıktır) kurtulmakla olasıdır.
Bunun da başarılması ancak; feragat, fedakârlık ve vazife
sevgisiyle gösterilecek / gösterilen idraklenme cehtine bağlıdır.
Yazımızın akışı içinde ayrıntılarına gireceğimiz “iyi ve kötü ayrımı”
ve bu konuda duyarlılığın gelişmesi de, idraklenme cehti içinde,
hodkâmlık başta olmak üzere vicdanın alt değerlerinden
unsurlarından arınmakla olasıdır. Vicdanın başta diğerkâmlık
olmak üzere, olumlu elemanları / değerleri arttıkça, birey
hodkâmlık nefsaniyetini yenmek için gerekli olan idraklenme
cehti içine girebilecektir. Bu da uygulama ile olacak bir iştir
çünkü ancak idrak edilmiş bilgi, bireyi harekete geçirir.
Vicdan olumlu ve olumsuz elemanlarıyla tam bir birim düalite
olarak enkarne varlığın idrakini vazife bilgisine yaklaştıran
kudretli bir mekanizmadır. Vicdan mekanizmasında nefsâniyet
elemanlarının (parçalarının, değerlerinin) çok aşağılarındakilerden
biri hodkâmlıktır. Bir birim düalite olan vicdan mekanizmasının
üst değerlerinde bulunan diğerkâmlık duygusu ve duyarlılığı
ise dünyanın (ve dolayısıyla hidrojen âleminin ötesindeki
hedefimiz olan) Vazife Planı’na yaklaştırıcı bir üst değerdir.
Vicdan, söz konusu bu olumlu / olumsuz yanlarıyla tam bir
birim düalite (1) olarak enkarne varlığın idrakini vazife
bilgisine yaklaştıran kudretli bir mekanizmadır.
Enerji Yoğunlaşmaları
Dünya
bedeni organizmanın hâmisi durumunda olan evren varlığı da
dâhil, her şey maddedir. Dolayısıyla, beşeri duygular /
duygulanmalar, sevgi, feragat, fedakârlık, diğerkâmlık,
hodkâmlık vb. gibi kavramlar da değişik titreşim düzeyli
enerji yoğunlaşmalarıdır. Bunlar da kendi aralarında değer
farklanmalarına sahiptir. Örneğin, bunlardan hodkâmlık, dünya
insanının gelişmişlik düzeyine (realitesine) bağlı olarak
farklı kabalık düzeylerinde ortaya çıkar. Yani hodkâmlık
da derece derecedir. Örneğin, sevginin hodkâmlık ile bir
arada bulunan cepheleri özellikle beşeriyetin ilk devrelerinde
yaygındır. Kişinin realitesi yükseldikçe (“insanlaştıkça”)
sevgi; hodkâmlıktan arınır / ayrılır. Onun yerine,
sevgide; feragat, fedakârlık, diğerkâmlık, şefkat egemen
olur. Bunlar gelişimi yükseltici ince madde bileşimlerinin
tezahürleridir.
Sevgi,
olumlu yolda; diğerkâmlık cephesiyle, vicdanın vazifeye yönelik
elemanlarının desteklerken (ve dolayısıyla gelişimde hızlı
ve idrakli yürüyüşü sağlarken); hodkâmlık cephesiyle de,
nefsâniyetin çeşitli veçhelerini uyararak gelişimin
temposunu ağırlaştırır. Bu ağırlaşmanın sonucunda; ıstıraplı
gelişim koşulları ortaya çıkar. Hodkâmlığın (kaba çıkarcılık,
“hep bana hep bana”)
değişik tür ve görünümlerine göre birey ıstırap eprövlere
( yaşam sınavlarına) girer çıkar. Hodkâmlığın değişik
türleri, beşeri yaşam ve ortamlarda; genel anlamdaki beşeri
çıkarcılığın (menfaatperestliğin) değişik görünümleri
olarak ortaya çıkar. Bu durumlar hodkâmlık nefsaniyetimizi
kontrol altına almak ve yenmek için bizlere sunulan ilâhi fırsatlardır.
Birey “hodkâmlık nefsaniyeti”
ni yenmek için gerekli olan samimi cehti sergileyebildiği
oranda diğerkâmlık ortaya çıkacaktır / çıkmaktadır.
Beşeri
gelişim düzeyi ne kadar aşağılarda ise, o düzeydeki
sevgiye karışan hodkâmlık malzemeleri ve titreşimleri de o
kadar fazla olur. Aksine, gelişim düzeyi (realitesi) ne kadar
vicdan mekanizmasının üst denge düzeylerinde ise, sevgi
elemanı da o oranda saf ve fazilet titreşimleriyle zenginleşmiş
bulunur. Bu makbul durumun sürdürülebilmesi sonucunda vicdan
mekanizmasının / birim düalitesinin nefsâniyetle ilgili
elemanları / realiteleri hodkâmlıktan sıyrılıp, diğerkâmlık
yollarında yürümeye başlar. Vicdan mekanizmasının değerleri
artık diğerkâmlığın “yüksek”
ve idrakli alanlarında oluşmaya başlar. Bu olumlu gidiş,
bireydeki sevginin “vazife sevgisi”
niteliği kazanıyor olmasının işaretidir.
Kıyâsın İdrakine
Varmak
Hodkâmlık
nefsâniyetinin yenilmesinde kıyas bilgilerinin önemi büyüktür.
Birey beşeri gelişimde kendisine bir ilerleme sağlatmayacak,
aksine; vebal yükletecek bir kusur işlemişse, bu uygulamanın
kıyas bilgisine kendi idrakiyle varacak durumda değildir. Bu
durumlarda birey söz konusu kıyasın idrâkine varabilmesine
katkı sağlayacak dış yardımlara lâyık olur. Belli bir
konuda “kıyasın idrâkine
varabilmesi” için dış müdaheleler ona ulaşmaya başlar.
Birey belli bir konudaki kıyasın idrâkine varabildiği oranda
hodkâmlık nefsaniyetini yenmesi için gerekli olan gayret içine
girebilecektir. Çünkü ancak idrak edilmiş bilgi bireyi
harekete geçirir.
Bu
cümleden olmak üzere, kusurlarımızın ıstıraplı sonuçlarıyla
karşılaştıkça çektiğimiz sıkıntılara neden olan
etmenin ne olduğunu ancak kıyas bilgileriyle anlayabiliyoruz.
Bu ilerleme de ancak, olaylarla (“âyetlerle”le) gelen
bilgilerden yararlanma becerisiyle oluyor. Aklımızı yeterince
( daha doğrusu vicdan mekanizmasının üst değerleri yönünde)
işletmeyip, olaylarla gelen fırsatlardan (içsel gelişim
olanaklarından) yararlanmazsak, benzer durumla ama bu kez daha
kaba / şiddetli bir olayla (hattâ olaylar dizisiyle) karşılaşırız
(olayların “eprövleşerek”
gelmesi). O zaman canımız daha çok yanacağı için, kıyas
bilgisi elde etme olasılığımız yükselecektir. Kıyas
bilgisine varamamaktan dolayı, olayların; şiddetlerini artırarak
(“eprövleşerek”)gelmesinin
bir yararı da, geçmiş eprövlerin anılarını kıyasen yaşamaktır
ki, bu da birey için kıyas bilgisine ulaşma olanağıdır.
Ulaşılan her kıyas bilgisi belli bir konuda kişiyi idrake götürür.
İdrak edilen bilgi bireyi eyleme ve yeni ( daha üst düzey)
uygulamalara zorlar. Bu olumlu gidişin sürekliliği, hodkâmlık
nefsâniyetini de giderek “eritir”
Kısaca
diyebiliriz ki, yine kendi yapıp ettiklerimizin sonucu olan ıstıraplı
eprövlerle karşılaşmak, bizleri kıyas bilgilerine ve bu kıyaslarımızın
idrâkine zorlar. Bu idrakler bizleri sâdece hodkâmlıktan sıyrılıp,
diğerkâmlığa doğru yöneltmekle kalmaz, varlığı özbilgi
birikimine de katkı sağlar. Başka türlü ifadesiyle,
idraklendiğimiz oranda hodkâmlıktan tamamen kurtulmasak da,
hodkâmlığımızın kabalığı azalır. Hodkâmlık ne kadar
azalırsa, diğerkâmlık o kadar ortaya çıkar.
Hodkâmlık
nefsâniyetinde olumluya doğru gidişin bir başka görünümü
de bireysel çıkarcılıktan sıyrılıp, başkalarının ve
toplumun çıkarlarıyla ilgilenmeye başlamaktır. Bireysel
hodkâmlıktan toplumsal hodkamlığa doğru yöneliş… İçsel
gelişim bakımından bu olumlu yöneliş önce; aile, ortak
ilgi grupları, dernek, vakıf vb. gibi topluluklardan başlar.
Hodkâmlık nefsâniyetini inceledikçe; dernek ve vakıftan
cemaate, ulusa, beşeriyete ve hatta tüm varlıklara doğru
artarak genişler ki, artık ona hodkâmlık değil, diğerkâmlık
demek gerekir. Bununla birlikte, gene o varlık, kendisinden
(bir üst realite varlığına göre) nefsaniyet durumunda kalır.
Bir
ulusun bireyleri yalnız kendi şahsi çıkarlarını hedef
edinerek, öteki bireylerin aleyhinde hodkâmca çalışır, görevlerini
/ sorumluluklarını kötüye kullanırlarsa; her şeyden önce,
o ulusta bedenlenmiş olmalarının kendilerine sağlayacağı
gelişimle / insanlaşmakla ilgili kazançları elde etme şansını
yitirmiş olurlar. Böylece hodkâmlık nefsaniyetinde, vicdan
dengelerinin alt düzeylerine / değerlerine takılıp kalarak,
yeni bir takım ıstıraplı eprövlere muhtaç durumda dünyayı
hüsran içinde terk etmek zorunluluğuyla karşılaşırlar.
İyilik ve Kötülük
Duyarlılığı
Dünya
insanının ıstıraplı ve çetin olan dünya gelişim
okulundan başarıyla ayrılabilmesi için, yapılacak şey;
vicdan mekanizmasının diğerkâmlığa, vazife sevgisine bağlı
olan realitelerini hazmetmeye ve nefsâniyetinin etkisiyle bırakmak
istemediği hodkâmlık arzu ve açgözlülüklerinin güçlü
bağlarından kendini idrakli bir şekilde kurtarma mücadelesidir.
Bunun da başarısı ancak; feragat, fedakarlık ve vazife
sevgisiyle gösterilecek idraklenme cehtine bağlıdır. Bu mücadelede
güvenli bir gidiş, iyi ile kötünün ayırt edilmesiyle olasıdır;
İyilik, vicdanın üst realitelerini; kötülük ise, vicdanın
alt realitelerini ilgilendiren durumdadır. İyi olan ile kötü
olan birbirinden sağlıklı bir şekilde ayırt
edilebilirlerse, idraklenme için vicdan yürüyüşünü düzenlemek
kolay olur.
Bu
bağlamda, yapılan her işin aynı anda; hem “aşağıya”,
hem “yukarıya” zarar
vermemesi gerekir ve kıstas budur: Örneğin “alt
taraf”a iyilik yapayım derken, “üst
taraf” a zarar vermek kötülüktür. Benzer şekilde, “üst taraf”a iyilik
yaparken, “alt tarafı” zarara sokmak gene kötülüktür. Bu durumların
ikisi de vicdan mekanizmasının dengeleriyle ilgili sorumluluk
yükler bireye (Açıklayıcı örnek için bkz. İLAHİ NİZAM
ve KÂİNAT, sayfa 201)
|