Giriş
Aslî Zaman, evrende geçerli olan zamandır. Evrende varlıkların
Ünite’ye doğru ilerleyişleri Aslî Zaman içinde olur. Yani
Aslî Zamanda gelişim, Ünite’ye doğru gidiş demektir. Aslî
Zaman içinde Ünite’ye doğru bu gidişte; varlıkların
idrakleriyle, Aslî İlke’nin gerekleri giderek örtüşür ve bütünleşir. Varlığın bu gelişiminin
artması, evrendeki gerçek uyum alanının genişlemesiyle
birlikte ortaya çıkan bir durumdur. Uyum alanının genişlemesi
ise Ünite dediğimiz idrak vahdetinin gerçekleşmesidir (229).
Dünyadaki yüzeysel zamanda gelişim, Asli Zaman’ın bir tek
anına hapsolmuştur. Oysa ki, evrendeki Aslî Zaman’da, her
an ilerleyerek, genişleyerek ve gelişerek evrenin uzak sınırlarına
(Ünite’ye) doğru gidiş söz konusudur (230).
Üç
buuttaki doğrusal / basit zamana yüzeysel zaman dendiğini
idrak kavramını inceleyerek görmüştük. Dünya zamanı
idrakinde yüzeysel zaman, dümdüz bir çizgi üzerinde sürekli
ilerlemez (bkz. Şekil-A). Uzun bir çizginin bir noktası çevresinde
ve o çizgiye dik durumda olan bir yüzey üzerinde helezon şeklinde
devirler yaparak alan taraması yapar. Bu şekildeki bir
( Z-Z’ ) düz çizgisinin
(a) noktasından diklemesine delip geçtiği bir (o-p-s-r) düzlemi
var. Bu düzlem (Z-Z’
) çizgisine tamamen diktir. İşte bu düzlem üzerinde,
(a) noktasından itibaren çizilmiş bir spiral (helezon) var.
Bu spiral çizilirken ( Z-Z’ ) çizgisine dik yönde
yürüdüğünden, helezonun uzunluğu ne kadar olursa olsun, (
Z-Z’ ) çizgisi üzerinde bir yol kat etmez, Sadece
çizginin (a) noktası çevresinde spiral devirler yapar durur.
İşte yüzeysel zaman idrakinin yürüyüşü budur. Burada (
Z-Z’ ) çizgisi
ise evrenle ilgili olan Aslî Zaman’dır. Şunu da belirtelim
ki, Aslî Zaman, ileride sözünü edeceğimiz üst âleme özgü
küresel zaman değildir. Bu, âlemdeki tüm zaman realitelerini
kapsamına alan ve evrenimizi baştan başa kat eden evren üstü zaman ilkesini'nin evrendeki tecellisidir. Bundan şimdilik söz etmiyoruz (212).
Yukarıda değindiğimiz helezonun (spiralin) seyri üzerinde,
(a) noktasını bir insanın doğduğu an, (f) noktasını da öldüğü
an olarak saptayalım. Bu kimsenin doğumundan ölümüne kadar
ki gelişiminde sürüp giden bir durumunu; örneğin, bir
melekesini ele alalım. Şekil–A’da görüldüğü gibi, bu
meleke (a) noktasından başlayarak (f) noktasına giderken, önüne
gelen spiral daireleri birer birer (b.c.d.e.f) noktalarından
kat ederek geçmiştir. Şekilde çok açık görülüyor ki, bu
noktaların her biri spiralin akışı üzerinde birer periyot
oluşturuyor. Örneğin, (a) ile (b) arasında bir daire
tamamlanmış oluyor. Fakat derhal, ondan sonraki daha geniş
ikinci bir (b-c) dairesi onu da üçüncü bir (c-d) dairesi
izler. Böylece son olarak (e-f) dairesine kadar daireler
birbirinden daha büyük olarak birbirini kovalar. İşte bunların
her biri bir periyodu, yani yaşam boyu içindeki bir devreyi
oluşturur. Bu periyotlar bir sıra izleyerek birbiri ardınca
gelir. Burada, geçmiş periyot, içinde bulunulan periyot ve
gelecek periyot kavramı esas olarak bulunur ki, bu da yüzeysel
zaman idrakinin bir zorunluluğudur (213).
Şekil–B’deki
daire, yüksek zaman idraki küresinin merkezinden geçen bir
kesittir. Bu, bir kürenin bütünü içinde, her tarafa akarak
yürüyen bir “zaman mudilesi” dir.
Burada, kürenin merkezinden sonsuz sayıda olan çevre noktalarının
her birine doğru sonsuz sayıda olan çevre noktasının her
birine doğru sonsuz sayıda yönler ve bu yönlere karşılık
olan sonsuz sayıda kapsama sahip zaman akışı (kavramı) söz
konusudur. Söz konusu kürenin Şekil –B’deki kesiti bir yüzeyden
ibarettir. Yine aynı şekildeki ( o-a) çizgisi bu dairenin yarıçapıdır.
Şimdi bu yüzey üzerinde, önceki (o) merkezi çevresinde
dönen spiraller halinde, bir yüzeysel
zaman akışı idraki'nin var olması doğaldır.
Demek ki bu kürenin bir tek kesiti de bir yüzeysel
zaman idraki vardır. Bu, dünyada bir beşeri ömrün
tüm realitelerini içine almaya yeterli bir değeridir.
Pozisyonunu değiştirmeden, bu kürenin bir başka taraflarından
da, sürekli merkezden geçmek koşuluyla başka kesitler elde
edilebilir. Böylece, sonsuz sayıda kesitler tasavvur
edilebilir (216).
Bıçağımız
ne kadar keskin, tekniğiniz ne kadar kusursuz ve tasavvurunuz
ne kadar geniş olursa, bu küreyi o kadar kez ayrı ayrı yönlerden
ikiye bölebiliriz. Bu sırada kürenin pozisyonu (konumu) sabit
kalacağından, bu sonsuz yüzeylerdeki basit
/ yüzeysel zaman'ı gösteren spirallerin yönleri
birbirine uymaz, sonsuz yönde yüzeysel zaman spiralleri oluşur. Şu halde bir küre içinde sonsuz
diyebileceğimiz kadar ayrı ayrı yüzeysel zaman olanağı vardır. İşte tüm bu ayrı ayrı
zaman idraklerini birleştirip bir tek oluşa bağladığımız
anda küresel zaman idraki tasavvurunu canlandırmış oluruz. Buna kısaca
idraksel zaman' da
demekteyiz. Bir dünya insanı (beşer) bir anda ancak zamanın
bir tek yüzey üzerindeki gidişi içinde idrakini
kullanabiliyorsa, dünya üstü planda yaşayan bir varlık, aynı
anda bu idrakin hemen hemen sonsuz katı olan idraksel
zaman
(“küresel
zaman idraki ”) içindeki idrakini kullanabilmektedir.
Bu durum elbette ki dünyada, ancak tasavvur edilerek
sezilebilir (215).
Yüzeysel
ve idraksel zamanlar hakkındaki bilgiyi tamamlamak
için bu iki zaman idrakini evrendeki aslî
zaman'a oranla birbiriyle karşılaştırarak açıklamamız
gerekiyor. Bunu da yine çizimler üzerinden açıklayacağız (215+216):
Şekil-C’deki (a-b) çizgisi, evreni kateden aslî zaman dır.
Buradaki (A) şekli, aslî
zaman üzerindeki yüzeysel
zaman akışını; (B) şekli ise, küresel
zaman'ı göstermektedir. Yüzeysel
zaman şekilde görüldüğü gibi, aslî
zaman akışını bir (X) noktası çevresinde
devirler yapar ve periyotlarıyla spiral çizer. Bu spiral be
kadar fazla devirli olursa olsun aslî
zaman üzerindeki (X) noktasından ayrılmamakta,
hep aynı yerinde sayarak uzanmaktadır. Şu halde, bir ömürlük
süreyi gösteren (A) zaman realitesinde, aslî zaman üzerinde
yürüyüş ve akış yoktur. Ancak, aslî
zaman üzerindeki bir tek (X) noktasının
realitelerinin uygulaması vardır ki, bu da önceki şekillerde
gösterdiğimiz gibi, yüzeysel
zaman'ın birkaç ya da tüm periyotlarında sürebilir.
Oysa
ki, (B) şekli incelenince burada (1), (2), (3) rakamlarıyla gösterilmiş,
merkezleri aynı olan iç içe üç kürenin kesiti görülmektedir.
Bu küreler birbiri içine girmiş üç tane ayrı küre gibi düşünülmemelidir.
Bu, birinci kürenin; yani ortadaki en büyük kürenin her yöne
doğru genişleyerek büyüyen üç aşamasını göstermektedir.
Çünkü küre zamanının gelişimi, bir yüzey üzerindeki
helezonun bir tek yönde uzayıp kısalması şeklinde olmayıp,
merkezden başlayarak kürenin tüm yönlerine doğru aynı
zamanda genişlemesi, yani büyümesi şeklinde olur. Örneğin,
burada bir numaralı küre, kürenin en küçük durumlarından
bir aşamayı göstermektedir. İki numaralı küre, onun genişlemiş
ileri bir aşaması, üç numaralı küre ise en geniş aşamasıdır
(216). İşte İdraksel zaman
böyle gelişir.
Bu
gelişim (a-b) aslî zaman akışı
üzerinde yüzeysel zaman'la karşılaştırılırsa görülür ki,
burada idraksel
zaman (yani küresel
zaman), birinci küre durumunda iken aslî zaman akışı üzerinde (c-d) parçasını kapsamına
almaktadır. Bu küre idraki gelişip (2) numaralı büyüklüğe ulaşınca aslî
zaman akışında yürüyerek (e-f) parçasına yayılmakta
ve daha da genişleyip (3) numaralı küre durumuna gelince,
aslî zaman akışında (g-h) parçasını kat etmiş olur. O
halde, yüzeysel
zaman idraki'nin gelişimi, aslî
zaman akışı üzerinde hiçbir seyir yapmayıp,
bir tek nokta üzerinde durduğu halde, küresel zaman idraki'nin her gelişim anı,
asli
zaman
akışı üzerinde yürüyüşle birlikte olur. İşte onun içindir
ki, asıl tekâmül idraksel
zaman'ın egemen olduğu dünya üstü vazife planından
itibaren başlar. Aslında dünya yaşamının gereklerinden
olarak, büyük cehitler sergileyip güçlükle alınacak bir
sonucun milyonlarca katı, dünya ötesi âlemlerde en küçük
bir cehit karşılığında elde edilebilir (217).
Evrendeki aslî zaman akışının
âlemlerde tezahür edebilmesi için, o âlemlerin bünyelerinde
uygun mekâna gereksinim vardır. Başka bir deyişle, zaman
mekanizmasının açıklanması, maddesel vasata ve maddenin çeşitlenmelerine
ve değişimine (varyasyonlarına) muhtaçtır. Böyle olunca,
zaman ve mekân kavramlarını birleştirmedikçe, âlemlerde;
ne zaman, ne de mekan tezâhür eder (217).
Yüzeysel
zaman'ın aslî
zaman üzerinde uzaklık kat edilmediğini, idraksel zaman'ın aslî
zaman'da her an ilerlediğini daha önce de belirtmiştik. Şimdi,
varlıkların gelişiminde yüzeysel zaman
idraki'nde yaşayan bir kimsenin, yerinde sayarak
gelişimini; küresel
zaman'da yaşayan bir varlığın da aslî zaman üzerinde ilerleyerek gelişiminin ne demek olduğunu
ve bunların gelişim mekanizmasındaki sonuçlarının nasıl
ortaya çıkacağını açıklayacağız.
Şekil–E’deki (Z) çizgisi
aslî
zaman olup,(e) noktasında, aslî
zaman üzerinde alınmış bir andır. Demek ki, aslî zaman üzerinde alınmış olan bu bir an; bir insanın
tüm insanlık yaşamı boyunca geliştirip olgunlaştırması
gereken hazırlık melekelerinin toplamını içermektedir.
Bir enkarne varlığın, dünyadaki tüm beşeri yaşamlar
aşamasının başından sonuna kadar hazırladığı aslî
zaman akışı üzerindeki bir an içinde
tamamlanacaktır. Elbette Şekil-E’de görülen (c-d-g-f) yüzeyini,
(Z) çizgisine dik ve o çizgiyi ancak (E) noktasında kat etmiş
olarak tasavvur etmek gerekir. Bu E noktası aslî
zaman'ın belirli bir
anında insan varlığının; gelişimine başlayıp kendisinde
var olan ve gelişmesi gereken kudretleri olgunlaştırdıktan
sonra, yeniden ulaşacağı bir noktadır. Yani varlığın
insan olarak gelişimi, aslî
zaman üzerinde
bu noktadan başlar, gene bu noktada biter ve bu aşama tamamlanıncaya
kadar aslî
zaman üzerinden ilerleyiş olmaz. İşte bu yüzden
beşeriyet aşamasındaki gelişme subjektif gelişim
demiştik. Çünkü tüm beşeriyetin gelişim aşamasını oluşturan
(c-d-g-f) alanı katedilmedikçe, (e) anının (Z) aslî
zaman'ı üzerinde akışı yoktur. Beşeriyet burada
kendi kudretleri içine kapanmış ve sâdece onların üstün
bir planı hazırlığı ile meşgul durumdadır. Onun bu alan dışına
çıkabilmesi objektif bir gelişim ilkesine girmesi ancak
(c-d-g-f) aşamasının tüm gereklerini yerine getirmekle olasıdır
(222).
Görülüyor
ki, tüm beşeri yaşam, Aslî Zaman akışının bir anı olan
(e ) noktasında cereyan etmektedir. Yani doğum ve ölümler
hep bu noktada olup biter. Yalnız bu noktaya, bu anın
gereklerine bağlı olan ve bir beşeri aşamanın gelişim alanını
dolduran zorunluluklar vardır ki, bunlar; beşeriyetin ( e )
noktasından itibaren Aslî Zamanda ilerlemeler kaydedilebilmesi
için, hazırlanması zorunlu olan yanlarıdır. Bu durum şekilde
(c-d-g-f) alanı ile gösterilmiştir. Yine aynı şekilde,
(c-d) çizgisi tam olarak (g-f) çizgisi üzerine gelince, yani
son üçgenin tabanı olması gereken çizgi; aslî zaman üzerindeki
(e) noktası ile çakışınca, tüm gerekler yerine getirilmiş
ve alan tamamıyla taranmış ve temizlenmiş olur (224).
Aslî
Zaman üzerindeki bir enkarne varlığın kendi hazırlık
kadrosu içine kapanarak tüm beşeri yaşamlar boyunca kendi
hazırlıkları ile meşgul olması onun subjektif gelişimini
ifade ettiği gibi, birçok enkarnasyon durumlarının sadece beşeri
aşamayı tamamlamaya yönelik oluşu da tüm bu bedenli yaşamlarının
hepsinin birden tek bir yaşam olarak ele alınmasını
gerektirir. Yani gelişim devresini tüm beşeri aşama boyunca
olacak bedenlenmelerin, aslında bir tek yaşamın zorunluluklarından
başka bir şey değildir ve bu zorunluluk da Aslî Zaman içinde
bir an olan ( e) noktasının gereklerini yerine getirmektedir (226).
İdraksel
Zaman İçinde Gelişim
Gelişimin
idraksel zaman içindeki yürüyüşünden en belirgin özellik
varlığın her gelişim akışının, aslî zaman üzerinde sürekli
olarak yol almasıdır. O artık kendi âleminden çıkınca aslî
zamanın akışının gereklerine uymak liyakatini kazanarak
organizasyon sistemleri içinde objektif ve aktif bir gelişim aşamasına
girmiştir (226). İdraksel
zaman gelişiminin başından itibaren ortaya çıkan genişleme
farkları; hem aslî zaman üzerinde yürüyüşler kaydeder,
hem de hızlı ve sınırsız bir gelişim izler yani buradaki
gelişim çizgileri paralel olarak gitmez, sürekli olarak,
birbirinden uzaklaşarak ve açılarak genişler. Bu durumu bir
çizimle açıklamak için farklı büyüklükte ve birbirinin içinde
4 tane küre düşünelim ( bkz. Şekil–H)
Merkezleri
ortak olarak iç içe girmiş bu 4 küre, merkezinden geçmek üzere
ortadan kesilip iki kısma ayrılınca; bunlardan birisinin
kesitine bakıldığı zaman, orada (şekilde görüldüğü
gibi) her küreyle ilgili dört kesit görülür. Bu kesitler
merkezden dışa doğru ( a-b-c-d) durumunu oluştururlar.
Bunların her biri bir kürenin yani ortada bulunan en küçük
kürenin gittikçe almış olduğu büyümenin dört ayrı aşamadır.
Yani, merkezdeki (a) büyüklüğündeki kürenin genişleyerek
kürenin büyümesinden (b-c-d) büyüklükleri ortaya çıkmıştır.
Böylece (a) küresi gitgide büyüyerek, (d) büyüklüğüne
ulaşmıştır. Söz konusu kürenin bu genişleyişi içinde bu
kesitlerin birbiri ile karşılaştırmasını yapabilmek için
Şekil–H’de en küçük kesit olan (a) sabit tutularak en büyük
(d) kesiti sanki bir fotoğraf makinesi körüğü gibi ondan
uzaklaştırılsın. Bundan bir koni ortaya çıkar. Elbette bu
koninin tabanını, en büyük ve dışta buluna (d) küresinin
kesiti oluşturur (227).
Tepesinde
en küçük (a) küresi bulunur. (Şekil–İ) aradaki (b.c)
katlarının da farklı büyüklükteki iç içe küreleri oluşturur.
Burada, koninin (a,b,c,d) kesitleri arasındaki genişlik
farkları idraksel zamanın birbirine oranla gelişim değerlerini
gösterir. Çünkü buradaki her kesitin, aslında birbiri üzerine
gelişen bir kürenin genişlik farklarını göstermekte olduğunu
söylemiştik. İşte bir kesitin, önceki kesite göre olan
genişliği, küre gelişiminin o ana özgü genişliğini gösterir.
Böylece şekil her kesitin kendi kapasitesiyle ilgili gelişim
büyüklüğünü ifade eder. Buradaki genişlik farkı; aynı
zamanda, gelişim sırasında aslî zaman üzerinde kar edilen
uzaklığı da
gösterir
(228).
Örneğin
(e-f) ve ( e’–f’) paraleli, (a) küresine
özgü gelişim derecesini gösterir. Bunu izleyen (g-h) ve (g’–h’)
paraleli, (b) küresinin gelişim derecesini gösterir. Bu iki
paralel arasındaki (I) uzaklığı, iki gelişim kademesi arasındaki
gelişim farkını ve aynı zamanda aslî zaman üzerinde kat
edilmiş uzaklığı gösterir. Benzer şekilde gittikçe büyüyerek
gelişen (c) ve (d) küreleriyle ilgili (i-j) ve (i’-j’)
ile (k-l) ve (k’–l’) gelişim
alanlarının da nasıl gittikçe genişlediklerini ve aralarındaki
gelişim ve zaman akışıyla ilgili (II) ve (III) farklarının
nasıl ortaya çıktıkları şekilde kolayca görülebilir (229).
Buradan
geçen gelişim farkı ifadesinin anlamı şudur: Daha önce, Vazife Planı’nın başlangıcından
itibaren, idraklerin gereklerle örtüşmeye başladığından
ve böylece Aslî İlke’nin tüm ruh ve evren ilişkileri
gereklerine idraklerinin uyarak, bir vahdete doğru gidip,
sonunda Ünite’ye ulaştığından söz etmiştik. Bunun için
de Vazife Planı’ndan başlayarak oluşan gelişim aşamasına
aktif
uyum alanı denilmişti. İşte şimdi küresel
zamanın şematik açıklaması içinde bu gerçeği de göstermiş
oluyoruz. Çünkü kürelerin iki gelişim kademesi arasında
beliren ve aslî
zaman üzerinde yürüyüş diye nitelendirilen bu
fark, aslında bu uyum aşamasının genişlemesinden başka bir
şey değildir. Fakat bu küre gelişiminin elbette bir sonu
vardır ve bu da evrenin sonudur. Zaten bu gelişimlerin artması,
evrendeki gerçek uyum alanının genişlemesiyle birlikte olan
bir şeydir. Uyum alanının genişlemesi ise Ünite dediğimiz
idrak vahdetinin gerçekleşmesi demektir. Yüzeysel zaman
realitelerinin ardı ardına gelmesinde böyle bir gelişim,
yani Ünite’ye doğru yürüyüş demek olan aslî zaman üzerinde
ilerleyiş yoktur. Gelişim çizgilerinin, buradaki gibi, her an
genişlemesi, yüzeysel zamanda söz konusu değildir. Orada
sadece belirli bir alan içinde Aslî Zaman üzerindeki bir
noktanın tüm gereklerini yerine getirmenin hazırlıkları yapılır.
Gerek
küresel, gerek yüzeysel zamanlarla ilgili bu şekiller (İ ve
K) gösterir ki, yüzeysel zamanda olduğu gibi; küresel
zamanda, belli bir alan içinde kalarak hamlelerin birbirine
eklenmesi şeklinde kesintisiz sürüp giden bir gelişim
yoktur. Burada, öncekinde olduğu gibi, ayrı ayrı devreler de
yoktur. Tam tersine, her an genişleyen yeni gelişim alanları
vardır. Başka bir deyişle, burada; aslî zamanın bir tek anı
içinde hapsolmuş, sınırlı alandaki periyodik gidiş
hareketleri değil, evrenin sınırlarına kadar dayanan
sonsuzluk içinde genişleme, ilerleme ve gelişim alanları
vardır. Bu ilerleyiş, Ünite’de son bulur. İşte bununla
da, daha önce söylenmiş bulunan, gerçek gelişim küresel
zaman ile başlamış olduğu sözünün anlamını daha açık
olarak açıklamış bulunuyoruz(230).
Bir
madde vasatını zaman formuyla ilgili hareketlere bağlayan
unsur yüksek kader ilkesidir. Yüksek kader ilkesi, evren ötesinde
Aslî İlke’ye bağlıdır. Bunun evrende kader mekanizması
olarak ortaya çıkan gerekleri, aslî gereklerle ve Aslî Zaman
ile birlikte Ünite’den süzülerek evrene girer (230).
|