Geçmişte ne
varsa, gelecekte de hepsi |
Kabuklarla
ve unutulmuşun şekilsiz artıklarıyla saçılmış oraya buraya |
Sonraki,
hepsine taç giydirecektir |
Ve
Zaman, şu şanlı ortak hüküm verici |
Her
şeye bir nokta koyacaktır. |
Shakespeare
(Troillus ve
Cressida) |
Bizler
zaman enerjisini sadece kronolojik hareketlere göre
değerlendirip, hep aynı lineer zamanı kullandığımızı
zannedebiliyoruz. Bu anlayış, şuurda sınırlamalar, aşılması
zor olan duvarlar, kalıplar oluşturuyor. Oysa zaman öyle
tanımlanamayan kozmik bir enerji ki, asla lineer akmıyor.
Zaman enerjisi, çeşitli yoğunlukları ve seyrelmeleriyle, her
insanın kendi iç zamanını yalnız kendine has bir şekilde
yaşamasına neden oluyor. Mitolojideki adıyla
Kronos, (zamanın yöneticisi) Gaia
adı verilen dünya gezegeninde şimdilik tam
anlayamadığımız bir düzen
sahibi. Tıpkı mitolojik öyküsünde olduğu gibi…
Uranos’la
Gaia’nın (astrolojide gökyüzü ile
yeryüzünün) son oğulları Kronos
Titanlar soyundandır ve babası Uranos’u
erkeklikten yoksun etmekle birinci kuşak tanrılarının
egemenliğine son verip, ikinci kuşağı başa getirmiştir. Beş
erkek titan ve altı kız titan’ın doğuşundan sonra
Kronos ’un dünyaya gelişini
Nesiodos şöyle anlatır:
"Bunlardan sonra Kronos geldi
dünyaya, O art düşünceli tanrı, en belalısı
toprak oğullarının, ve
Kronos diş biledi yıldızlı
babasına."
Kronos’tan
sonra Toprak Ana Kyklopları ve
Hekatonkheir’leri doğurduğu halde,
Uranos hepsini gün ışığına çıkar
çıkmaz Gaia’nın karnına gerisin
geriye tıkmakta, böylece onu inim inim
inletmekteydi. Gaia bir düzen
kurdu ve o düzeni oğlu Kronos’un
eliyle gerçekleştirdi. Yani yeryüzünde, gökyüzünün yasaları
ancak zaman enerjisi aracılığıyla gerçek olabilmektedir. Zaman
olmazsa fizik dünya da olmaz. Zaman
enerjisi, çeşitli yoğunlukları ve seyrelmeleriyle, her insanın
kendi iç zamanını yalnız kendine has bir şekilde yaşamasına
neden oluyor. Gidilecek bir yol var, siz o yoldaki gidiş
hızınızı kendi ruh halinize ve algılama
kapasitenize göre ayarlıyorsunuz.
Şöyle örnekleyelim:
Dışarıdan baktığımızda
hepimiz insanız. Doğuyoruz,
büyüyoruz, okuyoruz, işe gidiyoruz, evleniyoruz, çoluk çocuk,
torun-tosun sahibi oluyoruz ve sonunda ölüyoruz gibi gözüküyor
ama zaman enerjisinin bizler tarafından kullanışı bireysel
kapasiteye bağlı ve farklı farklı
yoğunlukları var. Bireysel kapasite arttıkça kullanılan
zaman enerjisinin hızı artıyor, yoğunluğu ters orantılı olarak
azalıyor. "Ne hafif, ne neşeli, ne
zarif insan, işleri de kendi gibi akıp gidiyor, hafif ve
rahatlatıcı" diyoruz hızlı zaman
enerjisi kullananlara… Biz
bazı konulardaki aşkın düşüncelerimizle bu zamanın 100 yıl
ötesinde de olabiliriz. 1500 yıl gerisinde de… Eski
realitelerden kopmak istemeyenleri bir düşünün! 600
lü 1500 lü
yıllara takılıp kalmış ama bugünde bizlerle yaşıyor ve onların
bizimle aynı zamanı kullandığını zannedebiliyoruz. Bu tip o
kadar çok insan var ki hepimizin çevresinde!...
İlkokul yıllarından bir sınıf arkadaşımıza rastlıyoruz. Tabii
yıllar geçmiş, saçlar kırlaşmış, kilolar alınmış vs. Biraz
sohbet ediyoruz, aaa bir bakıyoruz
o arkadaş hiç değişmemiş, hala o bıraktığınız yıllarda, kendi
dünyasında kavrulup gitmiş… Sonra bir gün
bir başka arkadaşımıza rastlıyoruz. Bir de bakıyoruz
ooo neredeyse buralardan çekip
gitmiş. Pek çok şeyi sahiden yaşamış, hissetmiş, özümsemiş
genel bir tablo da çıkarmış ve zihnini alıp gitmiş, bu
darlıklardan… Başka geniş zaman aralıklarında yaşıyor
yaşamının geri kalanını… Bu
ikisi de hepimizin en az bir defa
başına gelmiştir… Zaman
üzerinde görüşlerimizi paylaştıkça açılıyor, derinleşiyor
hatta hafif ve sempatik hale geliyor değil mi her şey? Ne
güzel!
|